(14)

14 4 0
                                    

Her adımımda istemsizce gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ölmek istemiyorum. Böyle lanet bir yerde ölmek istemiyorum. Nasıl öleceğimi bilmiyorum. Ne zaman öleceğimi bilmiyorum. Korku beni içten içe yiyip bitirirken bacaklarım ve ellerim titriyor, dengemi kurmakta zorlanıyordum.

-Neden bu kadar korkuyorsun?

-B-benmi k-korkmak mı? Ahah neyden korkucam ki?

-Bilmem bende onu sordum. Neden ağlıyorsun?

Ellerime gözlerimi sildikten sonra çocuğa döndüm.

-Hayır a-ağlamıyorum? Sen yanlış görmüşüşsün.

-Diz çökebilir misin lütfen?

-H-ha?

-Sana ulaşamıyorum çok uzunsun. Yere eğil.

Anlam veremeden eğildim. Boylarımız eşitlenmişti. Bana gülümsedi. Belki de ilk defa onun içten gülümsemesini görüyordum. Hiçbir korku belirtisi olmadan masum bir çocuk gibi gülümsüyordu. Yanağıma bir öpücük kondurdu ardından bana sarıldı. Şaşkınlıktan donakalmıştım. Bende ona sarıldım.

-Korkma. Bir şey olmayacak. Güvendesin. Seni koruyacağım.

Ses tonu, tavırları, gülümsemesi, bakışları...anneme benziyordu. Bana annemi hatırlarıyordu. Onu ne kadar çok özlediğimi hatırladım. Göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Çocuğa sıkıca sarıldım. Yüzüne kocaman bir gülümsemeyle baktım. Oda bana gülümsüyordu. İçimdeki korku biraz da olsa azalmıştı. Rahatlamıştım.

-Teşekkür ederim. Bunca zamandır yanımda olduğun için.

-M-Mark-

-Gerçekten hakkın ödenmez. Sana çok minnettarım bu koca yolculukta yanımda bana arkadaş oldun.

-Ş-şey M-mark bi dinl-

-Şunu bil ki eğer buradan sağ çıkamazsak benim için ne kadar değerli olduğunu bilmeni istiyorum.

-Mark arkanda bir şey var!

-Ne?

"Ne?" Der demez içimdeki korku geri gelmişti. Bacaklarım titriyor, kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Arkama bakmaya cesaret edemiyordum.

-N-nasıl yani? O-o ş-şey neye benziyor? Nasıl bir şey?!

-Bilmiyorum. Fakat hiç dost canlısı gibi gözükmüyor.

No ExitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin