Pasta kesildikten sonra herkesin tabağına bir dilim pasta konuluyor, bütün çocuklar sandalyelerine oturmuş pastalarını bekliyorlardı. Çocukların anneleri yan masada sohbet ediyordu. Bense pastaların dağıtılmasına yardım ediyordum. Tabak sırası bana gelince anneme fark ettirmeden kendime koca bir dilim kestim ve tabağa koydum. Sonra çaktırmadan diğer tabağa geçtim. Bu sefer tabağa daha küçük bir pasta koydum ve anneme;
-Anne bu pastayı kendime ayırıyorum.
Dedim.
-Ama oğlum o fazla küçük değil mi? Al sen bir dilim daha ye. Hem bazı anneler yemek istemiyomuş. Onların payını alabilirsin.
Dedi ve bana bir pasta daha koydu. Evet artık biri büyük biri normal biri de küçük boy olmak üzere 3 dilim pastam vardı.
Dolandırıcılar kralı mı? Buyrun benim.
Yaklaşık birkaç saat sonra ortam curcunaya dönmüştü. Yüksek sesle çalan müzik ise insanı ayrı bi rahatsız ediyordu. Sandalyede oturmaktan sıkılmıştım. Oyun alanına girmeye karar verdim. Hem partiye gelen çocukların abileri ve ablaları küçük çocukları eğlendirmek için giriyorlardı ve benim girmemde herhangi bir sakınca yoktu. Büyük kırmızı bir kapıdan geçtim. Önümde kocaman bir minder vardı. Minderin üzerine çıktım. Yumuşacıktı. Etrafıma baktığımda ip örgü duvarlarla çevrili küçük bir parkur vardı. Tamamen minderlerle kapı merdivenden yukarı tırmandım. Burası çocuk parkı olduğu için boyutları normal bir yetişkine göre küçüktü o yüzden geçmekte az da olsa zorlandım. Yukarı çıktığımda aşağı doğru kayan yeşil bir kaydırak gördüm. O kaydırakta başka bir merdivenin önüne doğruydu. Kaydıraktan kaydım ve diğer merdivenden çıktım. Yukarı vardığımda önümde trambolin ve salıncaklar vardı. Etraf rengarekti. Salıncakta birkaç çocuk saklanıyor, birkaçı da trambolinde zıplıyorlardı.
Dışarıdan bakınca çok eğlenceli gözüküyordu. Yeniden çocuk olmak isterdim. Oyuncaklara binmek. Bolca kahkaha ve oyun. O an ne kadar büyüdüğümü fark ettim. Zaman ne kadar da çabuk geçmişti. Derin bir iç çekerek ilerlemeye devam ettim. Trambolinin hemen yanında bir kapı daha vardı. Kapıdan içeri girdiğimde kocaman bir odayla karşılaştım. Bu oda o kadar büyüktü ki normal boyutlarda bir çocuğu oraya oynamaya göndersen yüzde yüz kaybolurdu. Etrafıma baktığımda heryerde kaydırak olduğunu gördüm. Her bir kaydırak başka bir kapının içinden geçiyor, kapılar başka bir odaya açılıyor, her odada da farklı bir kaydırak oluyordu. Hatta o kadar ki 360° dönen kaydırak bile vardı. Hayır hayır burası bir çocuk parkı değil. Burada bir çocuk nasıl oynar? İlerlemeye başladım. Gözüme kestirdiğim en güvenli kaydırağın birinden kaydım. Oda boştu. Sadece odanın ortasındaki tahterevallide yalnız başına oturan bir çocuk vardı. Odada bir çocuğun olması beni rahatlatıyordu. Çok şükür yalnız değildim ve tehlike yok gibi görünüyordu. Ta ki odadaki çocuk yanıma gelip;-Abi sen de mi kayboldun?
Diyene kadar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Exit
Mystery / ThrillerRunning through the parking lot He chased me and he wouldn't stop Tag, you're it, tag, tag, you're it.. Melanie Martinez "Tag You're İt"