Konumu gönderip aç olduğunu tahmin ederek ramen pişirmek için su kaynattım. Su kaynadığında ramenleri sıcak suyun içine atarak pişmesini beklerken kapı çalmıştı. Yavaş adımlarla kapıya ilerlerken kapı tekrar çalmıştı. Kapıyı açtığımda ayakkabılarını çıkararak hızlıca içeri giren Sehunla neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Hava buz gibi Jongin az kalsın soğuktan donarak ölecektim."
"Abartma Sehun."
"Sarılarak ısıt beni, çok beklettin."
"Ramen yapıyordum onu yersen ısınırsın, sonra kahve yaparım sana."
"Hayır bana sarılmak zorundasın."
"Çocuklaşma Sehun."
"Peki, peki."
Yüzü düşmüştü. Mutfağa ilerleyip ramenleri süzerek soslarını ekledim. Bardaklara buzlu çay doldurduktan sonra salona ilerleyip orta sehpaya bıraktım. Surat asarak oturmuş Sehun'a gülümseyerek baktım.
"Gel ye hadi."
"Hayır, yemek istemiyorum."
"Burnun kızarmış ama."
"Hasta olursam bana bakmak zorundasın Kim Jongin."
"Bakarım, bakarım."
"Berbat bir insansın Kim Jongin."
Koltuğa oturup Sehun'un kafasını göğsüme çekerek sarılmıştım.
"Birine bile bahsedersen anlaşmamız bozulur Sehun."
"Saçlarımı da okşarsan kimseye söylemeyeceğim."
"Ramenler hamur olacak."
"Junmyeom'un saçlarını okşuyorsun ama."
"Mızmız ilkokul çocukları gibisin."
"Mükemmeli oynamak çok yoruyor, bırak senin yanında kendim olayım, seninle çocuk olayım."
Dedikleriyle yutkunamamıştım. Ellerimi saçlarına çıkarıp saçlarını okşamaya başladım. Çok geçmeden gülümseyerek doğruldu.
"Teşekkürler Jongin."Hazırladığım rameni eline alarak yemeye başlamıştı. Tabağı bitirdiğinde birkaç yudumda soğuk çayından içmişti. Bardağı tepsiye bıraktığında çantasından kalın kitaplarını çıkarmaya başlamıştı. Tepsiyi mutfağa götürüp bulaşıkları makineye yerleştirdikten sonra yanına döndüm.
"Masaya sen geç benim işim bugün laptopla."
Odama geçtiğimizde o masaya geçip sandalyeyi çekerek oturdu bense yatağıma uzanır pozisyonda oturmuştum. Elimdeki grafik programını bir türlü anlayamıyor, anlayamadıkça dahada sinirleniyordum. Sehun'un varlığını unutmuştum çoktan elimdeki kalemi duvara fırlattığımda Sehun korkuyla arkasına dönmüştü.
"Ne oluyor Jongin."
"Anlayamıyorum ve sinir krizi geçiriyorum."
"Neyi anlayamıyorsun Jongin?"
"Bir grafik programı var, onun üzerinden çizim yapmak istiyordum fakat önce programı öğrenmeliyim. Ama anlayamıyorum."
"Yazılım mühendisliği bölümündeki Kyungsoo'yu biliyor musun?"
"Konumuzla ne alakası var onun Sehun?"
"Rica etsek yardım eder gibi."
"Ortak bir dersimiz vardı Sehun, o baykuş kılıklı babasına bile yardım etmez."
"Denemekten zarar gelmez."
"Senin kadar kibar ve çekici değilim Sehun, tatlı bir dilim de yok."
"Benim rica etmemi ister misin?"
"Herneyse çalışmana devam et."
Telefonunu çıkarıp birkaç dakika telefonuyla birilerine mesaj yazdıktan sonra bana döndü.
"Geliyormuş, yemek ısmarlarsan yardım edermiş ama."
"Onu hallederiz."Yarım saat sonra kapı çalmıştı, kapıyı tam ben açacakken arkamda beliren Sehunla irkilmiştim.
"Ne yapıyorsun?"
"Misafir karşılıyorum, hem herkese bu kadar kapıyı açmamalısın Jongin." Bu ne demekti? benden önce kapıya yönelip kapıyı açarak gülümseyerek Kyungsoo'yu karşılamıştı. Kyungsoo içeri girdiğinde ilk önce evi daha sonra bizi süzmüştü. Gergindim, Kyungsoo'nun tavırları beni dahada çok geriyordu. Sehun Kyungsoo'yu odama yönlendirmiş üstüne bize kahve de sipariş etmişti. Kyungsoo odaya geçtiğinde omzumu sıkarak beni rahatlatmaya çalışıyordu. Odama girdiğimizde o tekrar kitaplarına yönelmiş bense yatağa oturmuş olan Kyunsoo'nun yanına geçmiştim.
"Demek mükemmel buzlar kralı Kim Jongin'in de zayıf yönleri varmış."
Derin bir nefes vermiştim.
"Mükemmel değilim Kyungsoo."
"Tabii, tabii."Laptobu kucağına alıp birkaç ayarını değiştirdiği sırada kapının çalmasıyla Sehun kapıya yönelip sipariş ettiği kahveleri yanımıza bıraktıktan sonra çalışmasına döndü. Kyungsoo gerekli materyalleri de öğrettikten sonra arkasına yaslandı.
"Bakalım öğrettiğime değmiş mi?"
Fazla ukalaydı, bilgisayar işlerinin hepsinde tamamiyle uzman olduğu doğruydu ama bu tavırları... herneyse kolay yoldan bana bunu öğretmişti. Kafamdaki tasarım için çizim yapmaya başlamıştım. Bir buçuk saatin ardından gözünü bir saniye dahi bilgisayarımdan ayırmayan Kyungsoo sonunda kalkmaya karar vermişti. Kyungsoo'nun ayağa kalkmasıyla kafamı kaldırmıştım.
"Nereye Soo?"
Sehun'un sorusuyla Kyungsoo gülümseyerek cevap verdi.
"Geldiğime değdiğini anladım ve gidiyorum."
Sehun gülümsedi.
"Yetenekli ama çok sabırsız her şeyi çok çabuk öğrenmek istiyor."
Annem gibi konuştuktan sonra masadan kalkan Sehun Kyungsoo'ya kapıya kadar eşlik etti.Geri döndüğünde bir karış suratımla karşılaştığında tereddütle bana yaklaştı.
"Bu sefer ne var Jongin?"
"Yetenekli ama sabırsızım öyle mi?"
"Buna mı takıldın?"
"Hayır, Kyungsoo'yu sevmiyorum."
"Ne?"
"Görmedin mi tam bir buçuk saat başımda bekledi tatmin oldu ve gittin."
"Tanrım... ciddi olamazsın Jongin."
"Ciddiyim."
"Herneyse, şimdi sana kolay gelsin ben çalışmama dönmeliyim."
Kalktığı yere geri oturdu, sahi daha önce de bu kadar sıkı çalışıyor muydu bu adam?
Elimdeki tasarımı bitirip kaydettikten sonra kalkarak Sehun'un yanına geldim. Öylesine dalmıştı ki beni fark etmemişti.Rahatsız etmemek adına odadan çıkıp balkona doğru ilerledim. Balkondaki masada duran sigara paketinden bir sigara çıkardım. Sigaramı içip mutfağa girerek Sehun'a bir kahve yaptım. Kahve'nin yanına Junmyeom için daha önce aldığım çikolatalardan da bırakarak odama döndüm. Sehun hala çalışıyordu, geldiğimi haber vermek adına birkaç defa öksürdüm Sehun bana döndüğünde elimdeki kahveyi görünce yorgunca gülümsedi. Kahveyi önüne bırakıp cebime sakladığım çikolatayı da yüzüne doğru tuttuğumda gülümsedim.
"Güzelce çalıştığın için bunu hak ettin, afiyetle ye."
Sehun bir şey demeden tekrar kitabına dönmüştü. Hava kararalı neredeyse iki saat oluyordu. Birden Sehun salona gelip dizlerime başını koyarak uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
сигарета и жасмин (sigara ve yasemin) #sekai
Hayran Kurguama olmadı işte Yeol sonuçta ruhsuz bir beden işe yaramaz.