Kapkara Dehliz

7.1K 565 74
                                    

Yorgunluktan ağrıyan ve seğiren kas adelelerini suyun altında bir nebze olsun dindirmeye çabaladı ve çakır gözlerini sıkıca yumdu Ayaz.

Aslında taş üstünde taş bırakmadığı gibi eline geçen her eşyayı parçalamak istiyordu. Sanki duş kabinlerini sökse ve tahtaları alabildiğine duvarlara çarpa çarpa parçalayacak hale gelse öfkesi dinecek gibiydi. Dişlerini sıkmaktan çenesi ağrıyordu lakin yumruk atmak yerine suyun altında sessizce duruyordu hıçkırıklarını içine gömerken.

Bazen ne yaparsa yapsın Akın'ın hayatına zoraki ve tepeden inmeci bir biçimde müdahile olarak dahil olduğunu hissediyordu. Bir nebzede öyleydi,genelde aşıklar Ayaz'ın peşinde koşardı. Ayaz ise kimsenin peşinde koşmamıştı. İstemsizce bu hissi geriye atmaya çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi. İçindeki hissi atamıyordu.

Zorla Akın'ın hayatına dahil olmuş gibi hissediyordu kendisini.Belki kendi kimliğini hiç açığa çıkarmasa ve bir mucize olup Akın'ın aşık olmasını beklese olabilecek senaryoları her gece tavanda dönderiyordu bir sinema perdesi gibi oysa.

Ancak Akın'ın zeytuni yeşil gözleri her gördüğünde Ayaz'a takılı kalıyordu bozuk bir plak gibi.Şimdi de öncesinde de uzun bir vakit nefesini tutup kitlenip kalıyordu Akın. İlk başlarda Ayaz'ı potansiyel bir rakip gördüğü için miydi bilmiyordu ama kardeşinin arkadaşı olmasına rağmen inadına bakışı Ayaz'a geri dönülemez bir biçimde umut veriyordu. Ayaz ile Ertunç arkadaş oldukları için Akın ile Ayaz arasında başlayacak olası bir kavga bile kan çıkmadan kesilir giderdi "hatır" mevzusundan kaynaklı arabulucularla.

Oysa Akın bir kez dokunsun diye Ayaz onu gıcık edip kendine omuz atılmasına bile razı gelebilirdi. Yeter ki ellerini sinekten çeksin,sadece Ayaz'a bir kerecik içtenlikle dokunsun diye...

Maçtan sonra dağılan takım muhtemelen gelip gidiyordu soyunma odalarına. Ayaz ise tazyikli ılık suyun altında güneşten kavrulmuş ve hafiften bronzlaşmış teninde köpüğün akıp gitmesine izin verdi. Saç diplerinden akan köpüğün gıdıklayıcı hissi süzülüp diz kapaklarından banyo giderine doğru şeritler halinde akıp gidiyordu.Kapı seslerinden içeriye birilerinin girip çıktığı belliydi.

Ayaz kavga çıkarmak,birilerinden hıncını almak istiyordu. 

Ne yazık ki bir rolü insan ne kadar benimserse zamanla o kişi olabiliyordu. Kalabalıklar arasındayken takılı kalan maskeler daima ruhta bir iz bırakıyordu. Lolita olmayı çok sevse de onun dünyaya karşı takındığı Çakır,Lolita'nın yegane varoluş kaynağıydı.

Eğer Çakır sert omuzlarını yere indirirse Lolita'nın tüy kadar ince kelebek kanatları hasar görürdü.

Eğer Çakır'ın zorba bakışları olmasa Lolita'nın ışıl ışıl gözlerinde ferler çalınırdı misal.

Eğer ki Çakır'ın taş kalbi yalnızca Lolita'nın yumuşak kalbini gizlemek için bir duvar örmemiş olsa.....

Şimdi olduğu gibi kırgın ve yoksun hissederdi muhtemelen.

Köpüklü yüzünü iyice durularken kendi kendine kaş çattı. Şakacı hallerinden birinde olsa muhtemelen kendine "Sen Bihter Ziyagilsin ,aptallık etme."diye telkinler vererek ayna karşısında süslenmeye ve keyifle Türk kahvesinden bir yudum alırken lokumundan dişlemeye devam ederdi. Cilt maskesini yıkamadan önce düşündüğü tek şey bugün hangi peeling maskesini deneyeceği üzerine olurdu hüplettiği kahvecağızı ile...Ama şakacı hallerinden birinde değildi,golleri uğruna atıp heyecanla bu anı beklediği adam yersiz bir kıskançlıkla- tamam biraz da Ayaz'ın tişörtsüz halde kızlara selamlar çakışı ile- mekanı terk edip gitmişti.

Tam köpüklerinden arınıp elini havluya atmak üzereyken tüm ışıklar sönmüştü soyunma kabininde.Gıcırtılı kapının sesi ise burada takım arkadaşlarının hiç birinin soluğunun olmadığının habercisiydi. Zira şampiyonluğa oynamış olan takımın erkeklerinin bağıra bağıra sesler çıkarması gerekliydi.

Lakin tüm ışıklar kararmış kapkara bir dehlizde sıkışıp kalmış gibi donakalmıştı Ayaz.Ve içerideki tek ses kendi kesik solukları ve gıcırtılı kapıdan gelen rüzgar sesiydi.



Lolita (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin