Akın kafasını duvarlara duvarlara vurmak istiyordu.Bunca zaman boyunca gerçekten aradığı tüm şifa burnunun ucunda dururken nasıl bu kadar kör olabilmişti!Kendisini zehirleyen bir ilişkinin içerisindeyken üstelik nasıl bu kadar kör ve aptal kalabilmişti anlamıyordu.
Tüm sorumluluğun kendi omuzlarında olduğu ve her gün binbir tane alınganlık çekmek zorunda olduğu anları aklına getirince, bir insan kendine niye bunu kendine yapardı diye sorgulamadan edemiyordu. Sırf tost ekmeği yeterince ısınmamış diye gün boyunca suratını asan biriyle ömür geçirebileceğini düşünecek kadar aptal olmuş olabildiğine de inanmıyordu.Hoş,Ayaz olmasa Akın en yakın iki arkadaşıyla kendisini aldatan o kişinin sabahları meyvesuyunun yeterli ılıklıkta olmaması üzerine bile iç karartıcı muhabbetler dinlemekten gerçekleri asla görmemeye devam edecekti.
Sanki üzerinde bir sisli perde vardı, tozla örtülü.
Sanki Akın terk edilmiş bir evdi. Hazırdı yani,mobilyalarıyla,eşyalarıyla,yepyeni duvarlarıyla. Öylece hiç kullanılmamış yüreğiyle hazırdı. Birine ev ve yuva olmak üzere bekliyordu. Aslında tek amacı duvarlarında can bulan kahkahalardı ya da beraber hüzünlenip birlikte yol yürüyebileceği bu ıssız dünyada çınlatılacak bir kaç çığlık kapsıyordu içini. Bir yuva neyi gerektirirse oydu. Kah dağılmak kah sıcacık ve tertemiz kalmak isteyecek kadar yüreğini sunmuştu.
Ama sanki terk edilmiş bir evde gibiydi. Etrafında zehirli sarmaşıklar köklerini salmıştı. Öyle kuvvetli köklerdi ki evin zeminini içten içe çürüttüğünü fark edemeyeceği kadar sağlam bir biçimde ayakları altında uzayıp salmışlardı köklerini. Evin yeniliğinden de ruhundan da renklerinden de eser yok gibiydi.
Bir toz tutmuş bezler vardı,her yerini kaplayan.
Terk edilmiş,yalnız,tekinsiz ve rutubet içerisinde hissettiren bitmek bilmez bir yaşlılık hissiydi bu.Ta ki Ayaz o ıssız gibi görünen eve-yüreğe- adım atarak tek tek toz perdeleri silkleyene ve sarmaşıkların üzerine fırlatana dek.
Akın "Siktir."diye düşünüyordu Ayaz'a her bakışında. "Ben gerçekten yaşıyorum."
Yaşadığını hissediyordu,güneşe hasret duvarları gün ışığı ile dolmuştu Ayaz hayatına adım atınca ve üzerinden o eskimişlik hissiyle toz olup gitmişti kara sırlı perdeler bir bir usulca.
Akın kahkahasını tutamıyordu.
Televizyonun önünden geçerken "cicilerini" giymiş Ayaz nefesini kesiyordu. Bugün tercihini lila renginden yana kullanmıştı. Lila rengi uzun bir kimano,saten şort ve askılı bir bluz. Ayaklarında ise yine o mükemmel lilalı pembeli çoraplar.Çünkü Akın'ın annesi hediye etmişti!
Ayaz alayla leylek gibi bacaklarını ileri ata ata yürüyor ve sonrasında birasından bir yudum alıp bir şeyleri taklit etmeye devam ediyordu.
"İki kelime."dedi Akın onun haline gülmekten karnını tutarken.
"Birincisi ?"dedi Akın gözlerini kısarak.
Şişeden bıkkın bir nefes aldıktan sonra ağzına çubuk kraker atan Ayaz ön diş gibi uzayan krakerleri işaret edip dikti çakırlarını.
"eee? Diş. Dişçi ? Diş doktoru. Diş hastanesi.."dedi Akın göz kısıp.
Ayaz buz gibi bir bakış atarken sertçe krakeri ısırıp yuttu. Avucunu sıkıp ağzına bir şey tutuyormuş gibi götürürken Akın'a gözlerini yeniden dikti.
"Hayali yarrak kavrıyormuş gibi duruyor."dedi Akın hülyalı bir sesle. "Bana bir blowjob ya da handjob karışık vermek istiyorsun?"
"Piç!"diye mırıldandı sessiz sinemayı bozan Ayaz kahkahayla. "Bugs Bunny tarif ediyorum, tavşan dişi yaptım ve havuç kemirir gibi yapıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lolita (bxb)
Romance"Erkeğim,ömrüm...Zincire vurulmuş aslanım benim bal börekimmm❤!" Sinirle göz devirdi. "Yanındakini sevmedim,kurtul ondan."diye yazmıştı bin defa engellenmeye doyamayan gizli numara. "Ondan daha iyiyim ve kesinlikle sevgilin ben olmalıyım !"diye dire...