B Ö L Ü M 1 2: G U P S E

12 2 0
                                    

Dedikodu her okulda olduğu gibi bizim okulda da hızla yayılır. Psikolojide dedikodunun açıklaması şöyledir; Kişilerin davranışlarını yargıla, olayları sorgula ve iyi-kötüyü, doğru-yanlışı ayırt et. Herhangi biri bizi ahlak dışı bir davranışta bulunduğunda buna tanık olan insanlar dedikodu yaparak kendilerini daha iyi hissetmeye başlıyorlar.

Okuldaki herkes grup grup ayrılmış kendini iyi hissettirmeye çabalıyordu sanırım. En azından psikoloji böyle söylüyordu.

Gözlerimi yavaşça Ayaz'a çevirdim. O an fark ettim ki artık birbirimizden o kadar da utanmıyorduk.

Ben durmuş onu izlerken o da bana baktı. Sanki onu düşündüğümü  hissediyormuşcasına gülümsedi. Bana gülümsememin çok güzel olduğunu ve bana çok yakıştığını söylemişti. Aynaya bakıyor mu bilmiyorum ama gülümsemek ona da yakışıyordu. Gülümsemesi onun olgun bakışlarına biçilmiş kaftan gibiydi adeta.

Nerden rastladın bana, nasıl hakettim seni, ne amaçla karşılaştık seninle, ne olacağız biz...

Söyleyemeyecektim, gülümsemesinin ona çok yakıştığını söylemeyecektim. En azından şimdilik susacaktım. Sevmek ve sevilmek gözümü bu kadar korkunç görürken sen çıktın karşıma. Korkuyorum, hemde çok korkuyorum. Bu sefer sevgiden değil sensizlikten, sevginden mahrum kalmaktan korkuyorum.

Kocaman bir nefes çektim içime ruhuma işledi. Seninle geçirdiğim bütün anların ruhumda olmasını, her anıyı zerreme kaydetmek istiyorum.

Ben sana bağlanmaktan korkmuştum ama anlıyorum ki ben sana çoktan bağlanmışım.

Ben adeta gözlerimden kalpler saçarak Ayaz'a bakarken Ayaz'ın önüne bir anda biri çıktı ve çıkışıyla yere yuvarlanması bir oldu. Ayaz, onu tutmaya çalışsa da nafile, çoktan düşmüştü.

Çocuk toparlandıktan sonra yere düşürdüğü eşyalarını toplamaya başladı. Başını kaldırıp Ayaz'a baktı. Ayaz, kibarlık açısından çocuğun elinden kavradı ve kalkmasına yardımcı oldu. 

Çocuk, kalktıktan sonra Ayaza bakarak kafasını bir aşağı bir yukarı salladı ve tek bir kelime bile etmeden gitti. Çocuk gittikten sonra Ayaz'a "Tanışıyor muydunuz?" diye sordum.

Ayaz "Hayır." dedi. "Büyük ihtimalle sessiz bir şekilde teşekkür etti." diye ekledi.

Yanına  yaklaştım ve çocuğun çantasının Ayaz'ın sweatini yırttığı yere baktım. "Bir şey oldu mu?" diye sordum. Hayır anlamında başını salladı ve gülümsedi.

Biraz daha ilerleyince masadaki herkesin yine bir şeyler konuştuğunu fark ettim. Telefonlar etrafta dönüyor, herkes birbirine bir şey gösteriyordu. Tamam, artık bu dedikoduyu aşmıştı. Sanırım ortada gerçekten bir şeyler dönüyordu da bizim haberimiz yoktu. Vera, yiyecekleri alırken ben de konuşulanlara kulak verdim.

"Gerçekten! Evet evet, hakikaten o!"

"Daha önce burada mı okumuş acaba?"

"Oha! Kim yapmış olabilir ki böyle bir şeyi?"

Düşünüyorum, kim neyi yapmış olabilir? Bu kadar önemli ne olmuş olabilir?

"Ben bu saatten sonra kimseye güvenemem abi."

"Yalnız dört bir yanda yayılıyor, fotoğrafı da var."

"Kim oynuyorsa bu oyunu, güzel oynuyor."

Vera dinlememi bölerek "Sen ne istiyorsun Masal? " diye sordu. Sorusuna karşılık olarak "Kaşarlı tost " dedim.

Masaların olduğu kısımlara doğru yürümeye başladık. Kısa bir süre sonra boş bir masa bulabildik.

DinleyiciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin