B Ö L Ü M 3: H İ C R A N

22 3 2
                                    

Uykusuzluğun verdiği yorgunlukla mutfağa doğru ilerledim. Peynir ve ekmeği alarak masaya oturdum. Sabah kahvaltım genellikle peynir ekmek oluyordu.

Annem sabahları evde olmuyordu ve ben de yemek yapmasını bilmiyorum, bu yüzden kendimi geçiştirebileceğim şeyler yiyorum.

Babam mutfağa girdiğinde "Günaydın baba." dedim ve masanın üzerindeki sürahiden kendime su doldurdum.

"Günaydın." dedi. Ona dönüp baktığımda dolaptan yumurta çıkartıyordu.

"Peynir ekmekle doymazsın, omlet yapacağım sana." dedi.

"Gerek yok aslında, doyuyorum." dedim ama beni dinlemedi. Yumurtaları çırpmasını izledim.

İkimizde konuşmuyorduk, veda edeceğimiz zaman hep sessiz dururduk.

Babam, benim için yaptığı omleti önüme koydu ve tam karşıma geçip oturdu.

"Sağol." dedim sadece.

"Gidiyorsun değil mi?" diye sordum. Cevabı biliyordum ama yinede sormak istedim.

"Evet, gelirken sana ne getirmemi istersin? Bazen okyanusta insanların kaybettiği değerli şeyler bulabiliyoruz dekor için sana getirebilirim."

"Baba, ben beş yaşında değilim." dedim. Hediyelerle avutulacak yaşı çoktan geçmiştim. Babam, ondan para değil sevgi beklediğimi ısrarla anlamıyordu.

"Eğer bulabilirsen bana babamı getir, çünkü ben onu kaybettim." diyerek masadan kalktım.

"Sana afiyet olsun." dedikten sonra odama gittim.

Siyah kot pantolonumu ve baskılı tişörtümü giydim. Saçlarımı taradım ve çantamı alarak odamdan çıktım.

Holde beni bekleyen babama sarılma gibi bir niyetim yoktu fakat o bana sıkıca sarıldı. Onun kollarında güvende hissediyordum ama o hep gidiyordu.

"Dikkatli ol." dedim ağlamamak için kendimi zor tutarken.

Vedalara alışıktım, bu durumu ilk kez yaşamıyordum. Küçükken babam gitmesin diye hırçınlaşır ağzıma geleni sayardım. Ona söylemek istediğim çok şey vardı ama şuan zamanı değildi.

"Beni her şeyden haberdar et." dedi.

"Pekâlâ kaptan." dedim gülerek. Gülüşüm yüzümde donuklaşırken son kezmiş gibi babama tekrar sarıldım.

Az önce ona sinirliyken şimdi bütün sinirim yok olmuştu. Babamla yine yalnız vedalaşıyordum. Annem, her zaman olduğu gibi yanımızda yoktu. Aslında zaten ikisi de yoktu, beni avuttuklarını sandıkları hediyeler ve ben vardım.

Evden çıktım ve tramvay durağına kadar yürüdüm. Derse gitmek istemiyordum, evde yatıp uyumak istiyordum. Babam, benim için çok özeldi ve onun gidişi beni her zaman üzerdi.

Vera ile her zamanki gibi tramvayda buluştuk. Uzun süren yolculuğu sessiz geçirmiştim. Vera, sebebini bildiği için benimle fazla uğraşmamıştı.

Sınıfa girdiğimizde Okan'ın yanına oturduk.

"Günaydın." dedi.

"Günaydın." dedim keyifsizce.

"İyi misin?" diye sorduğunda "Biraz." diye yanıtladım, daha doğrusu geçiştirdim.

Dersin hocası geldiğinde elimden geldiğince dersi dinlemeye çalıştım ama olmuyordu. Bir türlü kendimi derse veremiyordum. Not tutmayı zaten çoktan bırakmıştım. Zar zor iki saaatlik dersi bitirdiğimizde Vera ile birlikte bahçeye çıktık. Bir ağacın altını kestirdim gözüme ve oraya doğru ilerledim. Vera ile birlikte ağacın gölgesine oturduk.

DinleyiciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin