B Ö L Ü M 1 4: F E R D A

8 2 0
                                    

Yağmurdan ıslanan bedenimi bir hışımla kütüphaneye atmıştım. Kütüphanenin içinde ilerlediğimde bir masada Ayaz'ı gördüm. Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek Ayaz'ın yanına doğru ilerledim.

"Ayaz." dedim dikkatini çekmek için.

Ayaz, başını bana çevirdiğinde yüzünde bir tebessüm vardı. "Hoş geldin." dedi neşeli bir şekilde.

"Yağmuru mu izliyordun?" dedim Ayaz'ın karşısındaki sandalyeye yerleşirken.

"Çok fazla ıslanmışsın." dedi ve yerinden kalkarak yanıma geldi. Üzerindeki hırkayı çıkarttı ve saçlarımı kurulamak amacıyla hırkayı saçlarıma sürttü. "Hasta olacaksın." dedi. Bu hareketi içimi ısıttı.

"Teşekkür ederim."

Ayaz, yanımdan kalkarken "Beni birkaç dakika bekler misin?" diye sordu. Başımla onayladım ve onun gidişini izledim.

Huzur bütün bedenimi esir almıştı. Son zamanlarda kendimi sık sık huzurlu hissediyordum. Ayazla olan ilişkim sevgililik mi bilmiyorum, zaten bu ilişkiye bir isim vermekte istemiyorum. Ayaz'dan ayrı kalma düşüncesi beni huzursuz ediyor.

"Masal?"

İsmimi duymamla başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Kaan, her zamanki gibi siyahlar içinde karşımda dikiliyordu.

"Kaan? Ne işin var burda?" diye sordum şaşkınca.

"Finallere çalışmam gerek." diye bir açıklama yaptı.

"Anladım." dedim ve gözlerimi kaçırdım.

"Islak halinle bile çok güzelsin." dediğinde şaşırmıştım.

"Sağol." dedim ve bu duruma bir son vermek istedim. "Kaan, görüşmesek daha iyi olur."

Kaan, histerik bir gülüşle "Ne o? Ayaz mı izin vermiyor yoksa?" dedi.

"Ayaz, benim hayatıma karışmıyor. Seninle görüşmek istememek tamamen benim fikrim." dedim ciddiyetle.

Kaan, bana doğru yaklaştı ve benim boyuma gelecek şekilde eğildi. Yüzümü elleri arasına aldı. "Masal, neden beni değil onu seviyorsun?" dedi dolu gözleriyle.

"Kaan, neden başkası değil de ben?" dediğimde sustu. "Üzgünüm ama sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum."

Kaan, bir anda ayağa kalktı. "Neden ya, neden?

Ayaz'ın bize doğru yaklaştığını gördüm. Kaşları çatıktı ve adımları hızlıydı. Elindeki kahveleri masaya bıraktı ve "Ne diye bağırıyorsun?" dedi doğrudan Kaan'a bakarak.

Kaan, bir hışımla Ayaz'ın yakasını kavradı. Panikle ayağa kalktım. "Neden Masal lan? Neden?" dedi Ayaz'ı sarsarken.

"Aşık olurken neden mi lazım? Sen neden Masal'ı seviyorsun?"

Kaan, Ayaz'ın yakasını bıraktı ve yavaşça arkasını dönüp yanımızdan uzaklaştı. Ayaz, bana döndü ve "Toparlan çıkalım, ayıp oldu insanlara." dedi.

Ayaz'ı başımla onayladım ve eşyalarımı toparladım.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım kahvemden bir yudum alırken. Kahve o kadar sıcaktı ki yutarken boğazımı yaktı. Yağmur hafif çiselesede sorun teşkil etmiyordu.

Islak ve kimsesiz yolda Ayazla birlikte yürüyorduk. Aramızda santimler olsada bana kilometreler var gibi geliyordu. Gözlerim Ayaz'ın ellerini buldu. Yavaşça Ayaz'ın soğuktan kızarmış ellerime uzandım.

Asla Ayaz'a dönüp bakmamıştım ama Ayaz'ın bana baktığını biliyordum. Ellerimiz birbirine sıkı sıkı sarılmışken bir daha bu eli asla bırakmak istemediğime karar verdim.

Başımı kaldırıp Ayaz'a baktım. Yüzünde tatlı bir tebessümle ilerliyordu. Ona baktığımı anladı ve başını bana çevirdi. Gözlerine baktım uzunca, simsiyah gözleri parlıyordu.

Ayaz, adımlarını yavaşlattı ve yavaşça karşıma doğru geçti. İki elimi de tuttu ve gözlerini gözlerime mühürledi. "Masal." dedi, sanki içi titremişti. Gözleri doldu doluydu. "Beni hiç bırakma olur mu?"

"Bu nerden çıktı şimdi?" diye sordum. Ayaz, gözlerini benden kaçırdı ve burnunu çekti.

Titreyen sesiyle "Bugün." dedi ve sustu. "Annemin ölüm yıldönümü."

Mümkünmüş gibi daha sıkı tuttum elini. Gözlerinin en içine baktım. "Bırakmam söz seni."

Ayaz'ın gözlerinden bir yaş süzüldü yavaşça. Kollarını bedenime sardı ve bir süre öyle kaldı. Sarılmamız kedi sesiyle bölündü.

Gözlerimi yavaşça etrafta gezdirdim. Kaldırımın kenarında bekleyen yavru bir kedi vardı. Yağmurdan ıslanmıştı ve titriyordu.

Ayazla birlikte kedinin yanına doğru ilerledik. Kediyi yavaşça kucağıma aldım ve üzerimdeki deri ceketin içine aldım. Tüylerini biraz kurulamaya çalıştım.

"Kıyamam sana." dedim onu severken.

"Ayaz, onu alsak olur mu?" diye sordum küçük bir çocuk edasıyla.

Ayaz, kısaca düşündü ve başını olumlu anlamda salladı. Yavru kedi, Ayaz ve ben yolumuza devam ettik.

"Adı ne olsun?" diye sordu Ayaz.

"Venüs olsun." dedim hevesle. Kucağımdaki beyaz, siyah benekleri olan kediye baktım.

"Venüs olsun mu adın?" dedim sesimi incelterek. Sanki beni anlamış gibi güçsüzce miyavladı.

"Olsun dedin varsayıyorum." dedim ve kıkırdadım.

"Ben Masal, yanımdaki de Ayaz." dedim ve onu Ayaz'a doğru döndürdüm. Ayaz, gülerek "Merhaba Venüs." dedi.

"Hoş geldin Venüs, iyi ki geldin."

DinleyiciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin