Hepinize iyi okumalar :)
Bunu demeyi o kadar özledim ki anlatamam kshjndhsahjs
"Siz dışarı çıkın. Kızı alıp eve götürün. Yezda sen benimle geliyorsun." Diye gelir gelmez emir yağdıran mehmet'e göz devirdim. Kendini ne sanıyordu bu?!
"Bende Eylül ile gideceğim. Ya Eylül ile giderim ya da hiç gelmem Mehmet." Mehmet bir süre düşündükten sonra bıkkınlık içerisinde kafasını olumlu anlamda salladı.
"Tamam Yezda tamam." Zafer kazanmış bir gülümseyişle, Mehmeti sinir ederek önden ilerledim. Depodan çıktığımızda bizi Mehmet'in arabası karşılamıştı. Mehmet kolay kolay kimseyi arabasına bindirmezdi. Bizi neden bindirdiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Eylül'ü arkaya bindirirlerken ben, öne geçtim. Mehmet'te yan tarafıma binince her şey tamdı. Artık gidebilirdik.
Mehmet arabayı çalıştırıp son sürat evine doğru yola çıktı. Yol boyunca ne o konuştu ne ben. Mehmet gelmeden önceki konuyu bile daha açmamıştım. Mehmet bu durumu biliyordu. Nasıl ya da neden onları koruma olarak seçmişti bilmiyordum ancak bir bildiğim varsa Mehmet bilerek onları seçmişti. Her şeyi bilerek yapıyordu bundan eminim. Ya da adamları ile bana her zamanki gibi oyun oynuyordu. Bütün bunları düşünürken Mehmet'e de arada bakıyordum. Ama çoğunluk yolu izliyordum. Bir süre camdan dışarıyı izledim, daha sonra tekrar Mehmet'e çevirdim bakışlarımı. Yüzünün her bir detayına baktım ilk defa. Sanki yüzü, hayata karşı hep bir savunma modundaydı. Bir insanın yüzü hiç mi yumuşak olmazdı. Benim tanıdığım Mehmet ise söz konusu, yüzü asla yumuşak olmazdı. Çünkü bildiğim bir şey var ki oda Mehmet'in bir kalbi yoktu. Tamam, belki bu dediğim kulağa o kadar saçma geliyordur ki ama bu hayatın bir parçasıydı.
Hayat, bizi o kadar ele geçirmişti ki artık ne isterse onu yapar hale gelmiştik. Mehmet'inde hayatında birçok zorluk yaşadığı belliydi. Daha fazla düşüncelerimde boğulmak istemediğimden derin bir iç çekerek önüme döndüm. Ne olursa olsun onun hayatını bir gün öğrenecektim, o istemese bile.
"Ne oldu? bir durgunsun." Diye sessizliği bölen Mehmet ile ona döndüm. Bana anlamlı bir bakışla bakıyordu. Sanki beni anlıyormuş gibi. Benden bir cevap alamayan Mehmet, titrek bir nefes vererek sustu. Bir daha da ne olduğunu sormadı.
"Şuan nasıl hissediyorum biliyor musun?" Dedim bitkin bir şekilde. Mehmet kaşlarını çatıp, merakla kafasını salladı.
"Nasıl?"
"Yanmayı bekleyen bir mumun ateşi gibi. Yanmayacağını bile bile hem de..." Dedim gözlerim boşluktayken. Mehmet ne düşünüyordu inanın umrumda değildi.
"O zaman izin ver sana yardımcı olayım. Ne hissediyorsan bırak, hislerinde ben yardımcı olayım sana olmaz mı?" Dedi ilk defa böyle bir rahatlıkla. Mehmet böyle bir şey demezdi. Hep bir ters tavır içerisinde olurdu. Komik bir şey demiş gibi adamın karşısında kahkaha atıyordum şuan resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Küçük dünyam
Science FictionBen yezda. Yine olduğu gibi bir çıkmazın içindeydim. Beni kimse sevmedi. Hiç kimse görmedi. O dışında. Abim.. Abim gittiğinde ben 12 yaşındaydım. Şimdi ise 24 yaşında. Zaman geçti. Abim gitti ve ben kaldım. Şuan dört duvar arasında sıkışıp kalmıştı...