16.Bölüm: Oyun

17 9 0
                                    

Orman kralı tüm gün boyunca düşünmüş taşınmış ve bir sonuca ulaşmış. Küçük yıldız ne diyorsa onu yapmaya karar vermiş. Bu yüzden tüm köy halkını bir araya toplayıp kararını tüm halka duyurmuş. Bazı toplum karşı çıksada kralın lafı üstüne laf söyleyemeyeceklerini bildikleri için susmayı tercih etmişlerdi. O gün, o an herkes küçük yıldızın öldürüleceği yerde beklerken bir tek yıldız ortalarda yokmuş. Küçük yıldızın nereye gittiği hakkında kimsenin bir haberi yokmuş.

1 saat sonra

Bir saat olmuştu Eylül'ün babasını öldürmesinin üzerine. Bir saattir boş depoda ben, Mehmet ve Eylül oturuyorduk. Mehmet yarım saat önce babasının cesedini aldırmıştı adamlara. Şuan ise hiç kimse bir şey diyemiyor, öylece bakışıyorduk. Ne diyebilirdik ki. Şuan en çok merak ettiğim kısmı bile soramıyordum. Mehmet'te durumun yarattığı etki ile sadece susuyordu.

"Şimdi ne olacak?" Diye sordu Eylül. Ne olacağını bir tek Eylül bilmiyordu. Bende, Mehmet'te gayet iyi biliyorduk. Ne yapacaktık. Bunu bana en son Koray sormuştu. Bardan çıktığımızda.

"Bir şey olmayacak. Bu cinayeti sen değil ben işledim. Seninde adının katile çıkmasını istemiyorum Eylül. Bu yüzden sende kimseye bir şey demeyeceksin." Dedi yine Mehmet kendi bilgeliğini ortaya koyarken.

"Peki. Yezda'nın abisi nered-" Demeye fırsat bırakmadan Mehmet anında cevap verdi.

"Adamlara söyledim. Buraya geliyorlar." Dedi. Heyecanlanmıştım aylar sonrasında ilk kez. Abimi artık görebilecektim. Bu beni hem heyecanlandırmıştı hem de mutlu etmişti. Çünkü bu zamana kadar ailem diyebildiğim tek insandı o. Daha sonra zaten Eylül ile tanıştık. Ve abim kadar değerliydi benim için. Bir ilki gerçekleştirip Eylül'e sarıldım. Eylül'de beklemiyormuş gibiydi bunu. Bana karşılık vermesiyle daha çok gülümsedim.

"Söz vermiştik. Yeni bir sayfa açacaktık. O sözü tuttum, yeni sayfa açtık." Dedim ondan ayrıldığımda. Oda gülümsedi. Ancak bu gülümseme eski gülümsemesi değildi. Babasını vurduktan sonra böyle olmuştu. Asla gülemiyordu.

"Abinde geldim mi her şey tamam olacak. Eskisi gibi."

"Eskisi gibi." Dedim endişe ile huzur içerisindeyken. Biliyorum ikiside zıt bir durumdu. Ancak siz hiç çıkmaza girmediniz mi? İşte bende bir çıkmazdaydım ve tüm duygularım birbirine girmişti. Biz böyle dururken Mehmet'in telefonu tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Mehmet telefonu açıp karşıdaki kişiyi dinlemeye başladığında yüzü bir anda ciddileşmişti.

"Bir dakika. Nasıl ne diyorsunuz lan siz?!" Diye telefon kulağında bağıran Mehmet ile yerimden sıçradım. Ne olmuştuda bu kadar sinirlenmişti.

"Ne demek kerim adamı kaçırdı! Bir adama sahip çıkamıyorsanız benim yanımda nasıl durursunuz. Ben size bir iş veriyorum onu bari doğru düzgün yapın lan!" Diye sinirle telefonu kapattı.

"Kerim kimi kaçırdı?" Diye sordum bildiğim halde. Ama işte belki başka birisidir umudu vardı içimde.

"Abini." Dedi. Şok içinde kalırken Mehmet dışarı doğru ilerledi. Şok içinde yanına doğru gidip kolundan tuttum. Yüzü dış kapıya bakarken önüne geçtim. Beni görmesi için fakat o bana bakamıyordu.

"Nasıl kaçırdı diyorum sana! Bir oyun oynadın bana. Abimi geri verecektin Mehmet."

"Ben verdiğim sözleri tutarım Yezda. Kerimin kaçırabileceğini düşünmemiştim. Kaç yıldır yanımda çalışıyordu. Kardeşim gibiydi benim için." Dedi kendine inandıramazmış gibi. Bir tek o değil hiç biri inanamıyordu.

"Kerim, bana iki seçenek sunmuştu." Dediğim an Mehmet yüzüme hızla baktı. Belki böyle bir şey demeseydim bakmayacaktı.

"Ya benim dediklerimi yaparsın Eylül yaşar ya da mehmetin dediklerini yaparsın abin yaşar demişti. Ancak o yine abimi seçti. Belki de onu öldürecek." Dedim dizlerim daha fazla ayakta kalmayınca. Yere düştüğümde tek damla çoktan yuvasından çıkmıştı. Mehmet yanıma eğilip elini sırtıma koydu destek olmak amaçlı. O sırada Eylül'de aynı şekilde yanıma gelip eli omzumdaydı.

Benim Küçük dünyam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin