İyi okumalar 🕊
Koray ile basketbol oynamaya başlayalı neredeyse bir saat olmuştu. Ara ara mola versekte maç oldukça iyi gidiyordu. Aramızda sadece iki sayı vardı. Bu iki sayıyı geçersem ben kazanacaktım. Ancak ne zaman eşitlesem Koray beni geçiyordu. Ama hakkını yiyemezdim. Oldukça başarılıydı.
"Hadi ama yezda. Sen bu oyunda iyi değil miydin?" dedi imalı imalı. Tek kaşımı kaldırıp elindeki basket topunu hızla aldım. Afallamış olacak ki yere düşmüştü.
"Çok pardon elim çarptı."
"İyi elin varmış seninde!"
Tekrar ayağa kalktığında oyuna ben başlamıştım. Biraz oyalandıktan sonra potaya topu fırlattım. Potanın etrafında döndükten sonra içine girmeyi başarmıştı.
"Kaldı 1..."
Uzun süre sonra iki gol daha attım. Ve arayı bir sayı açtım. Oyunun sonunda ben kazanmıştım. Başlarda oyalanmayı seven birisiydim. Koray da beni ciddiye almamış olacak ki şok olmuştu.
"Ee Koray, bey yenilmek nasıl bir duygu?" dedim gülerek. Koray sessiz kalmakla yetinmişti.
"Neyse ben aldım cevabımı. Maç bitti şimdi ne yapacağız?"
"Bilmem. Aç mısın?"
"Hemde nasıl." dedim iştahımı sesime yansıtarak. Koray gülerek kafasını 'Anlaşıldı' olarak salladı. Birlikte arabasına binip sahile gittik.
"Ne yiyeceğimi tahmin etmiş olmalısın." Tabiki de anlamıştım. Kokoreç.
"Tabiki de. Buraların kokoreçi meşhur. Büyük ihtimalle kokoreç yiyeceğiz." Dedim. Kafasını hızla salladı.
Birlikte masalara yerleşmiş, kokoreçlerin gelmesini bekliyorduk. Masaya, parmaklarımı vurarak ritim tutturmuştum. Sipariş beklemek ölüm gibiydi. Yemekler gelene kadar sessiz beklemiştik. Benim masada ritim tutturmam dışında.
"Başka bir isteğiniz var mı efendim?" Garsonun sorusu üzerine Koray bana dönüp bir şey isteyip istemediğimi sordu. Bende kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Şimdilik yok elinize sağlık."
"Afiyet olsun." Garson gittikten sonra yemeğimden iştahla bir ısırık aldım. O kadar acıkmışım ki şuan korayın gözünde imajım nasıl oluştu bir fikrim yoktu. Gerçi Koray benden de aç gibi duruyordu şuan.
"Baya acıkmışız bunu fark ettim." dedim aklımdakileri dışarı vurarak. Koray ona dediğimi sonradan anlamış olacak ki kahkaha attı.
"Bir saat maç yaptık. Sencede normal değil mi?"
"Haklısın orası öyle." dedim gülümseyerek. Koray yemeğine tekrar dönünce bende yemeye devam ettim. O sırada yanımıza gelen kedi bize doğru miyavlamıştı. Direkt elimizdekilere dikkat kesilmişti. Ekmeğimden bir parça koparıp kediye attım. Kedi onu afiyetle yedikten sonra tekrar miyavlamıştı. Çok açtı bu..
Benim gibi korayda bir parça bölüp kediye atmıştı. Kedi onuda yedikten sonra yine miyavlamıştı.
"Bu böyle olmayacak yarım ekmek daha yaptıralım yesin." diye garsona seslendi Koray. Nedense bu hareketi hoşuma gitmişti. Kedi kucağıma çıkmış dizlerime uzanmıştı. Elindekini tabağa koyup kediyi sevmeye başladım.
Kafamı kaldırdığımda korayın telefona bakıp sırıttığını fark etmiştim. Acaba neye sırıtıyordu. Anlamış olacak ki telefonu benden tarafa dönderdi. Kediyle fotoğrafımı çekmişti. O kadar güzeldik ki. Bende sırıtmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Küçük dünyam
Ciencia FicciónBen yezda. Yine olduğu gibi bir çıkmazın içindeydim. Beni kimse sevmedi. Hiç kimse görmedi. O dışında. Abim.. Abim gittiğinde ben 12 yaşındaydım. Şimdi ise 24 yaşında. Zaman geçti. Abim gitti ve ben kaldım. Şuan dört duvar arasında sıkışıp kalmıştı...