10.Bölüm: Buzlar parçalandı

45 16 0
                                    

Bu bölümü bugün atmamın sebebi bu kitabı yazmamı isteyen, Kitabın ilk bölümünde belirtmiş olduğum arkadaşım ile tanışma yıl dönümümüzdü. 2 yıl önce bugün tanıştığımız için şanslıyım. Senin gibi bir kardeş kazanmak bu hayatta tek şansım olabilir. İyiki diyorum o zamandan beri. İyiki tanıştık. İyiki benim kardeşim oldun, sırdaşım...İyiki varsın miniğim, seni çok seviyorum :)💛

Bir şimşek çaktı sanki abime giden yolu daha da aydınlattı. Bir şimşek daha çaktı sanki o yolun doğru olmadığını söylemek istedi. Şuan neredeyiz, Eylül ile ne yapıyoruz?

Mehmet'in dediği yere gelmiştik. Yağmur hızını arttırınca az geride bir kulübenin altına girdik. Kulübe derken ağaca yapılmış bir kulübeydi bu. İçine girmek yerine altına oturduk.

"Mehmet gerçekten tehlikeli birisi mi?" diye soran Eylül'ün, ürkek bakışlarını üzerimde hissettim. Geceye inat gözleri parlıyordu.

"Evet. Korktun mu?" diye sordum. Eylül bakışlarını kaçırıp kendini dikleştirdi.

"Hayır. Ben yıllar önce korkuyu bıraktım. Hiçbir şey beni korkutmuyor. Mesela eskiden karanlıktan korkardım. Şimdi gördüğün üzere burdayım. Karanlıkta. Ben sadece merak ettim. İsmi bir yerden tanıdık geldi de omu değil mi diye. Boşver yani çoktan önemli değil."

Eylül'ün içi farklı bir kişilikti, dışı farklı bir kişilikti. İçinde bir dünya vardı. Ama iç dünyasını dışına yansıtmıyordu. Eylül hâlâ küçük bir kız çocuğuydu. İçinde o küçük çocuğu saklıyordu. İçinde küçük bir dünyası vardı. Aynı benim içimde olduğu gibi. Benim küçük dünyamda yeri var mıydı? Peki onun küçük dünyasında benim yerim var mıydı? Olacak mıydı? Beni ister miydi? Bizim dünyalarımız çok küçükte olsa büyük bir yeri vardı. Aslında hepimizin öyle. Sizinde öyle. Kendi dünyanızda ne yaşıyorsunuz bilmiyoruz. Nasıl hissediyorsunuz bilmiyoruz. Ama size sözüm olsun, sizi o dünyanızın dışına çıkaracağım. Elinizden tutup o küçük dünyanızı size sevdireceğim. Bu yolda düştüğümüzde olacak illaki. Hayat bu beklemediğiniz anlarda bile size tekme atar. Düşe kalka bile olsa o yolun sonuna ulaştıracağım. Her birinizi.

"Yezda şurada birkaç adam var. Sence Mehmet midir baksana." dediği yere baktığımda Mehmet ile yanında iki koruması vardı. Beni bekliyorlardı. Büyük ihtimalle gelmeyeceğimi düşünüyordu ki kolundaki saate bakıp duruyordu.

"Eylül sen burada kal. Ben gidip derdi neymiş öğreneyim."

"Hayır bende gelmek istiyorum."

"Eylül bak lütfen, buraya gelmeni kabul ettim. Ancak bir kere de dediğimi yap. Söz işaret verdiğimde yanımıza gelebilirsin. Lütfen?" dedim tüm ikna çabalarımı ortaya koyarken. Eylül bir süre bana baktıktan sonra sıkıntıyla derin bir nefes verdi. Bunu kabul ettiğini varsayarak, saklandığım yerden çıktım. Onlara doğru giderken beni ilk fark eden mehmetin sol tarafında duran takım elbiseli adam olmuştu. Belindeki silahı bana doğrulttuğunda umursamadan yanlarına ilerlemeye devam ettim. Mehmet'te beni fark edince yanındaki adama silahını indirmesini işaret etti. Adam silahı beline yerleştirip bir adım geri gitti. O sırada ben, çoktan mehmetin karşısına geçip durdum. Yüzüne nefretle bakarken Mehmet kaşlarını çatmıştı.

"Görmeyeli değişmişsin. Fakat bana karşı bakışların hâlâ aynı hiç değişmemiş."

"Görüşmeyeli derken bir yıldır görüşmüyoruz Mehmet." dedim sinirden kahkaha atarken. Mehmet benim bu kadar rahat olabileceğimi tahmin etmemiş olacak ki yerine gelmeyen kaşlarını daha çok çattı. Eliyle başını ovalarken konuşmaya devam ettim.

"Bana abimi vereceksin. Ne istiyorsun bilmiyorum. Abimi bana ver dediğini yapayım." İstemeye istemeye ne isterse yapacaktım. Büyük ihtimalle kendimi polise teslim olmamı söyleyecekti. Bugün gece kimliğime veda edecektim. Hatta dışarıda bile son günlerim olabilirdi.

Benim Küçük dünyam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin