9. BÖLÜM

14 3 0
                                    

9. BÖLÜM

HAYAL KIRIKLIĞI

...

Turna Sarper,


Saat gecenin bir yarısı ıssız bir sokakta, çaresizce güneşin doğmasını bekleyen sokak çocukları gibi hissediyordum. Güneşin doğması lazımdı, biliyordum. Karanlık beni korkutuyordu, sokaklar tekin değildi, güneş doğsa da tekin kalmayacaklardı ama güneş ışık getirir, karanlık ise içinde ki canavarları. İçimde bir gece yaşanıyordu, sokak lambası benim umudumdu ama onu söndürmüşlerdi sanki. Acı, iğrenç sarı dişleri ile gülümseyerek karanlık sokaklarıma sızarken, ben kendimi bir sokak çocuğu kadar çaresiz hissediyordum. Sokaklar hiç bu kadar acımasız olmamıştı.

Müzik ruhumu arındırsın istiyordum. Tek sığınağım müzik olmaya başlamıştı. Şuan Shawn Mendes dinliyordum. Aslında bildiğim pek bir şarkısı yoktu, sadece 6 tane şarkısını dinlemeyi seviyordum ve o şarkıların olduğu liste, bir saattir arabanın içinde çalıyordu. Aslan sessizdi. Buna alışmaya başlamıştım artık sanırım. Diğer türlü aklımı kaçırabilirdim zaten.

O uyandıktan sonra ikimizi de uyku tutmamıştı dün. Akşam saat 11’e kadar uyanık kalmıştık. Ben müzik dinleyip Youtube’dan videolar izlerken, Aslan sürekli oyun oynamıştı. Onun bu oyun aşkı bir gün beni öldürecekti. Buna artık emin olmuştum. 11’de ikimizde uyumuştuk ve ben arada Aslan’ın acı dolu yakarmalarına uyanmıştım. Bütün gece boyunca 4 kere kabus görmüştü. Bir türlü uyuyamıyordu ve bu sanırım onu fazlasıyla yıpratmıştı.

Rüyasında sürekli Mehmet’ten özür diliyordu. Daha önce aynı odada fazla kalmadığımız için onu uyurken hiç görmemiştim ve Mehmet’in onun uykularını kaçırdığını bilmiyordum. Şimdi öğrenmiştim ve bunun olmasını kendi gözlerimle görmek, canımı yakmıştı. Küçükken bir hata yapmıştı, bunun sonrasında Mehmet ölüme kendi ayakları ile koşmuştu. Aslan’dan kaçarken ölümün kollarına koşmuştu. Hayır. O Aslandan değil, Ali’den kaçmıştı. Yine de ölüm onu Ali yüzünden kucaklamıştı ve bu bir nevi Ali’nin suçuydu. Mehmet ölmüştü, sorumlusu Aliydi. Ali, Aslandı. Yan koltuğumda oturmuş öylece arabayı kullanan adam bir nevi bir katildi. Tüm bunları kabullenmek istemezken, onun kabusları bana adeta dayanılmaz bir acıyla saplanıyordu. Kanatmıyordu belki ama can yakıyordu.

Sabah uyandığımızda bana hazırlanmamı söylemişti ve başka bir şey söylemeden odadan çıkıp gitmiş, beni kapıda sigara içerek beklemeyi tercih etmişti. Sigara içmesini, bira tüketmesini sevmiyordum ve buna karışamayacak olmak, ister istemez canımı sıkıyordu. Bu haksızlıktı. Kendine sadece zarar veriyordu. Gerçi o kendine zarar vermeye alışık gibiydi ama neyse.

Üstüme Beyaz İnce bir kazak giyip altıma kahverengi İspanyol paça bir pantolon giymiştim. Üstüme ince kahverengi bir hırka geçirip beyaz spor ayakkabı ile beyaz bir bez çanta almıştım. Siyah güneş gözlüğü ve birkaç takıyı da taktıktan sonra saçımı tarayıp salık bırakmış ve bunların hepsini sadece 15 dakika da halletmiştim. Kapıya çıktığımda Aslan hiçbir şey söylememiş ve sadece arabaya binmişti. Dün ki bana olan tavırları aklıma geldiği için üstelememiş ve bende arabaya yerleşmiştim ama şuan nereye gittiğimizi merak ediyordum. Yaklaşık yarım saattir yoldaydık, o ise tek kelime etmiyordu.

“Nereye gidiyoruz?” diye sordum kendimi tutamayarak. Bugün oldukça garip giyinmişti. Beyaz gömlek giymiş ve üstüne siyah İnce bir kazak geçirmişti. Altına siyah pantolon giymiş ve üstüne kahverengi ince bir kaban giymişti. Kaban dizlerine kadar uzanıyordu. Nisan ayında olduğumuz için kış henüz tam anlamıyla bitmemişti ve Denizli’ye sabah yağmur yağmıştı biraz. Altında siyah ayakkabı vardı ve parmağında birkaç yüzük. Saçlarına özenle fön çekilmişti. Kolunda pahalı görünen bir saat vardı. Onu daha önce gömlek ve kazak kombini ile görsem de bu çok farklıydı. İlk defa onu böyle giyinirken görmüş ve oldukça garipsemiştim.

24. MADDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin