15. BÖLÜM

7 3 0
                                    

15. BÖLÜM

CELLATIN SARMAŞIKLARI

...

Turna Sarper,


N

e demişti Shakespeare: Sevmek güzel birine aşık olmak değildir, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır. İşte tamda bu sözün olduğu yerdeydim. Onun sevgisi beni beklemediğim bir anda önce onu, daha sonra kendimi bulmamı sağlamıştı. Belki biraz geç kalmıştım hayata ama olsun, ben kendimi onunla bulmuştum; onunla kaybetsem ne oldurdu ki?

Sevgi de bu değil mi zaten? Öyleydi. Sevgi, gerekirse kaybetmektir.

Bir insan kaybettiğinde bile o kişiye huzuru, aşkı, mutluluğu ve en çokta hüznü ona hissettirebiliyorsa bu sevgidir. Sevgi güvendir. Sevgi fedakârlık, iyisiyle de kötüsüyle de yaşayabileceğin her andır. Ve herkesin sevgisinin bir adı vardır. Benim sevgimin adı Ali Aslan Tınaz. Ve ben belki de en çok bu konu da şanslıyım. Bu şans, bana bahşedilen en güzel şeydi. bunu tüm kalbimle hissediyordum.

Gözlerimi onun kokusuyla açmak bile bir mucizeydi. Onu uyurken izlemek, koklamak ve hatta öpmek. Aynı şuan olduğu gibi. Şuan tam olarak bu mucizeyi yaşıyor, ona hayran kalıyordum. Aslan yanımda yatmış huzurla uyurken onu izliyor, içim kaynayınca uzanıp kokusunu içime çekiyordum.

Küçüklüğümden beri inandırıldığım iki şey vardı: birincisi, ailenin yanında olması büyük bir şans; ikincisi ise başarılı bir kariyer sana mutluluk getirir. Ve bana diretilmeye çalışılan iki şey vardı: birincisi, aşk ergenlik döneminde birer zaman kaybıdır; ikincisi ise arkadaşlarına güvenmek bu hayatta yapabi-leceğin en aptalca şey olur.

Otoriter bir ailenin öğrenmeye aç kızı...

Bana bunlar diretilirken sadece kabul ediyor ve uyguluyordum. Beni korumaya çalıştıklarını bilmekte bir nevi bana bunları yaptırıyordu lakin çok sonradan fark etmiştim ki, beni bütün insanlardan koruyamazlardı.

Buna gerek yoktu ki zaten. Beni Aslandan koruyamazlardı mesela, çünkü aşktı bu: Seni en savunmasız anda yakalardı. Ben yakalandığım bu aşktan rahatsızda değildim ayrıca. Beni ikizlerden veya Borandan da koruyamazlardı. Çünkü gerçek dostluktu bu: kalbi temiz insanlar, senin iyi veya kötü fark etmeksizin orada olurlar ve seni korurlar. Zira ben onlardan kaçmak da istemezdim. İkizler ve Boran benim şu zamana kadar kazandığım tek dostlarımdı.
O an içimde garip bir his oluştuğunda aklıma gelen isim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Volkan Tınaz... O benim neyimdi?

Bir zamanlar ona Aslan’a yaptıkları yüzünden bir düşmanlık beslemiştim lakin hiçbirini bilerek yapmadığını bilmek, beni yoruyor bundan da ötesi üzüyordu. Ona nasıl davranacağımı veya ona arkadaş gözüyle mi bakacağımı bilmiyordum. Belki de beni asıl yoran bu bilinmezlikti. Bazen ciddi derecede bir şeyleri bilmemek, insanı yorabiliyordu. Bu konu da ki düşüncelerimi sonraya saklayarak Aslan’a döndüm.

Gözlerini açmış yüzünde ki yumuşacık gülümseme ile bana bakıyordu. Uyanmasını beklemediğim için ilk önce afallasam da bende tebessüm ettim. “Günaydın.” Dediğimde ise hâlâ gözlerime bakıyordu. Gözlerime bakarken ne düşünüyordu bilmiyorum ama gözlerinde ki parıltı onu ele verdiği için kötü bir düşünce olduğunu sanmıyordum. “Cevap vermeyecek misin?”

“Günaydın.” Diyerek bakışlarını benden çekti ve tavana doğrulttu. “Ağrın var mı?” Bir anda kaşlarını çatarak sorduğu bu soru, tam şu anda aklına kötü düşüncelerin akın ettiğini anlamama sebep oldu. Bunu izin vermek istemiyordum.

24. MADDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin