13. bölüm
DÖRT TARAFINI SARMIŞ UMUTSUZLUK
...
Turna Sarper,
karanlık ruhuma işlerken buna alışmış olmak her şeyi daha da zor bir hale getiriyordu. karanlıkta yürümeye çalışırken başarısız olduğumuzda her şeyin fazlasıyla kötü olduğunu düşünürüz, oysa ki bütün sorun o karanlığa alışacak kadar içinde bulunduğumuzda başlar.Çünkü karanlığı yuva edinenler, ışıkta hayat bulamazlar.
en basit örneklerinden birisi gözlerimiz. uzun süre gözlerimiz kapalı olduğunda, karanlığa alışır ve gözlerimizi açtığımız zaman ise kendimizi rahatsız hissederiz. işte karanlıkta yaşamak, ışığa karşı algılarını kapatmakta bundan pek farklı değil.
karanlığa alışmakta zor aslında. umutsuzluk, acı, ihanet, travmalar, hüzün ve göz yaşları ama en çok ruhsuz bir kalbe sahip olurken alışırsın karanlığa. ben ruhsuz bir kalp değil, onun kalbinde filizlenmiş bir çiçek olmak istiyordum.
karanlıkta oldukça yorulmuştum ve tam bu hallerimi anlatan o cümleyi john steinbeck şöyle kuruyor: uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum artık. tam olarak bu sözde asılı kalmış, tek bir adım dahi atmıyordum. ruhum geçse, kalbim geçemiyordu bu sözden. böylesine yanmışlık kesinlikle iyi değildi.
aslan şimdi kollarımda uyuyordu. bazen yüzü huzurlu bir ifade alıyordu ama arada mırıldanmaları canımı yakıyordu. çünkü rüyasında bile hâlâ o anı tekrar tekrar yaşıyordu. bu iyi değildi, hem de hiç. boran zorla ali kudret beyi evden çıkarmıştı. ardından orada durmuş, aslan’ı yaşadığı travmadan çıkarmıştı. aslan daha önce bu durumu üç defa yaşamış ve hepsinde boran’ın yardımı ile kendine gelmişti. herkes bir yana; volkan, aslan ve boran dostluğu bir yanaydı resmen.
Boran ile aslan arasında ki dostluk saltanatını devam ettirirken; volkan ile aslan arasında koca bir yenilmişlik vardı. Buna rağmen volkan orada, aslan’ın bizzat yanında duruyordu. buna bir anlam veremedim ama uzun uzun sorgulamakta istemiyordum. Aslan iyi olması bana yeterdi.
“Pencere,” diye fısıldadı aslan tekrar. “peri masalı.” durmadı ve devam etti. “volkan biliyor... mehmet ben bilseydi—“ sözünü kesen benim saçlarına değen soğuk parmaklarımdı.
“Aslan?” dedim uyanması için. artık bu durum dayanılmaz bir hale gelmişti.
“En azından iç çamaşırlarımı giysem olmaz mı?” dediğinde gözümden bir yaş daha aktı. Aslan dizlerimde üç saattir uyuyor, ara sıra mırıldanıyordu ve bu dayanılmaz bir hâl almıştı.
Babası’nın onu duvara sert bir şekilde fırlatması onda travmayı tetiklemişti ama bu çok bencilceydi. daha önce üç defa daha bunu yaşadığında babasından değil, okulunda gördüğü zorbalık yüzünden olmuştu. sert herhangi bir darbe onu tetikleyebiliyordu. istanbul’da yaşadıkları? belki de ikizlerin ve boran’ın bilmediği birçok travması olmuştu. volkan biliyor muydu acaba? kesinlikle biliyor olmalıydı.
aslan bir anda sıçrayarak gözlerini açtı ve etrafa bakındı. sonra gözleri benimkileri buldu ve anlık bir rahatlama ile geriye yaslandı. endişeyle başını okşadım ve başımı yan yatırıp onunla göz göze gelmeye çalıştım. “iyi misin?” diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
24. MADDE
Teen FictionYaşam, ölüm ve Araf. Yarım kalan vedalar, sevda'ya iz kalmış aşklar. Uzun yolculuklar ve sonu gelmeyen tükenmişlikler. 18'de vazgeçilen hayatlar, 24'lük umutlar, 19'da yapılan vedalar. Sayılar ve insanlar. Ben Turna Sarper, bu benim hikayem.