12. BÖLÜM

8 3 0
                                    

12. Bölüm

ACI ÇEKEN GEÇMİŞ

...


Turna Sarper,


Kaybetmek.

Hayatınızda korktuğunuz şeylerin başınıza geleceğini savunan insanlarla birçok kez karşılaşmışsınızdır. Bende böyle düşünen ve bunu söylemekten asla geri kalmayan insanlarla tanıştım ancak onlara hiçbir zaman katılmadım.

Şuana dek.

Gerçekten şu hayatta en çok korktuğum şeylerden birisi sevdiklerimi kaybetmekti ve sanki bunu bir bir yaşıyordum. Kaybetmek sadece karşında ki kişi gittiğinde değil, bazen senin gitmen gerektiği yerde de karşına çıkar; ve böylesi daha acı olur.

Kalmak acı verir insana ama gitmek, hele de severken gitmek ruhunu bedeninden koparıyorlarmış gibi hissetmene neden olur. Bu duygu tarifi zor ama örneklendirilmesi kolay bir duygu; lakin ben bırak anlatmayı, düşünürken bile dipsiz kuyuya düşüyormuş gibi hissediyordum.

Bazen en büyük yıkımları, en çok gidenler yaşar.

Bunu şimdi burada, ondan gitmek zorunda kaldığımda anladım.

Tarih 22 Mayıs 2019'u gösteriyordu ve ben bir gün Aslan'dan gideceğimi bilmeme rağmen, onun bugün benden gitmemesini istedim. Bu ağırdı, hem de fazlasıyla.

Ben, o sadece durumu hafif bir yarayla atlatırken bile mahvolmuş gibi hissetmiştim; öyleyse o ne ya- pacaktı?

Okyanus beni ondan aldığında, o ne yapacaktı?

Tenimde hissettiğim sıcaklık ile sıçrayarak gözlerimi araladığımda bir çift ela gözle karşılaştım. Karşımda uzun boylu bir çocuk vardı. Üstümde Aslan’ın kokusuna yakın bir koku hissettiğimde hafifçe doğrulararak etrafa baktım. Hastane odasında, Aslanın hemen çaprazındaydım. Üstümde ki, kesinlikle ona ait değildi. Yazgı ile Yargı, Aslan’ın yatağının yanında ki yatakta birlikte uyuyorlardı. Gönül rahatlığıyla bir nefes verdikten sonra başımda dikilen ela gözlü çocuğa döndüm. Siması bir yerlerden tanıdık geliyordu.

“Turna Sarper?” dedi hafif bir tebessümle.

“Sen kimsin?” diye sordum ve üzerime örttüğü ceketi alarak ona uzattım. “buna gerek yok.”

Çocuk elimde ki cekete baktıktan sonra gözlerini tekrar bana çevirdi ve başını iki yana salladı. “Küçükken de böyleydin. Başkalarının eşyalarını kullanmayı hiçbir zaman sevmedin, garip bir kız çocuğuydun.” Doğru, hiçbir zaman başkalarına ait şeyleri kullanmayı seven birisi olmamıştım. O bunu nereden biliyordu peki? Bana küçüklüğümden bahsetmişti. Öyleyse küçükken beni tanıyan biri miydi?

“Sen kimsin yabancı?” dedim sorumu yenileyerek.

“Boran,” dedi eliyle sakalını sıvazlarken. “gerçekten beni hatırlamıyor musun?”

Boran... Boran Taşkıran. Ben daha dokuz yaşındaydım ve o zamanlar babamın yakın iş arkadaşlarından biri, babamın kötü olan işlerini düzeltmek için bir süreliğine İstanbul’a gelmişti. Adamın iki tane çocuğu vardı. Oğlu benden bir yaş büyüktü ama kızı daha iki yaşında bir bebekti. Bizimle bir aya yakın bir süre boyunca görüşmüşlerdi. O çocuk Borandı. Gamzeleri ve ela gözleri vardı. Kitap okumaya bayılırdı ve bana kitap okuma alışkanlığını kazandıranda bizzat kendisiydi.

24. MADDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin