Yağmurlu gece

294 16 46
                                    




Akşam yemeği yemek için salona çıktım. Babam ortalıkta yoktu, abim yüzüme bile bakmıyordu. Annem zaten mutfakta düşüncelere dalmış bir şekilde yemek yapıyor. Salona çıktığımı gören annem aç olup olmadığımı sordu.

"aç mısın?"

"hayır, İstanbul'a gideceğim. O yüzden son kere görmek istedim sizi"


Salona çıkmamın sebebi İstanbul'a gidecek olmam değildi ama annem 'git'  der gibi bakıyordu bana. Haklı olabilirdi belki. Yıllarca büyüt, her şeyden koru, çocuğun gitsin bir serseriye kendini kullandırsın. Annem bana baktıkça kendimden utanıyorum. Keşke ölsem...

Odama döndüm ve alacağım kıyafetleri alıp evden çıktım. Aşağı indiğim zaman kapıda babam ile karşılaştık. Bana baktı iyice baktı. Elimde bavul ile nereye gittiğimi merak ediyordu büyük ihtimalle.

"hayırdır?"

"Gidiyorum"

"nereye?"

"İstanbul'a"

"iyi"

"görüşürüz"

"Güle güle git"


Babam bunu derken hiç samimi değildi. Bilirim ben babamı. Şuan bana çok sinirli ve benimle konuşmak istemiyor. Ne diyebilirim ki? onlara karşılık veremem. Çocukluğumdan beri bu böyle, her zaman en iyisini onlar bilir. Benim fikirlerim önemli değil. Neyse benim şimdi onları düşünecek zamanım yok. Halil'in yanına gitmem lazım. 

İstanbul'a giderken yolda bir petrol gördüm ve durup mola vermek istedim. Petrole gittiğimde markete de girdim. Markette iki erkek gördüm. Biri çocuk ruhlu ve hareketli diğeri sakin ve olgun. Küçük boylu yani çocuk ruhlu olan sürekli bir şeyler istiyordu, diğeri ise hiç itiraz etmeden alıyordu. Ahh be Halil, şöyle olamaz mıydık? 

Adamlar, kendilerine baktığımı anladılar ve  küçük boylu olan yanıma geldi.


"iyi misin?"

"ben mi?"

"hııı hı"

"iyiyim"

"peki"


Elime iki paket çubuk kraker ve bir çikolata alıp hemen çıktım.  Adam arkamdan el saldı, hafifçe güldüm ve arabaya bindim. Gördüğüm herkes, her şey bana onu hatırlatıyor. Onu seviyorum ama ailemden önemli biri değil Halil. Belki beni sevecekti biraz daha zamanımız olsa. Düşünüp düşünüp kafamı yiyorum bunlarla. 

Saatler sonra İstanbul'a geldim ve İstanbul da bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Evime geldim, bavulu bıraktım ve hemen Halil'in evine gittim. Hızla kapıya koştum ve kapıya sertçe vurmaya başladım. Kapıyı babası açınca resmen modum düştü.


"bir şey mi oldu Kerem?"

"yok olmadı, Halil yok mu?"

" geç kaldın o Hollanda'ya gitti"

"ne zaman?"

"30 dakika önce falan çıktı yola"

"hangi hava limanı?"

"napacaksın oğlum?"

"abi söyle"


Halil'in arkasından gittiği havalimanına gitmek için yola çıktım.

Trafik çok yoğun olmayan yerlerden gittim ve hızım normalin biraz üzerinde. Biraz zaman geçtikten sonra arabanın frenleri tutmamaya başladı ve ben 180 nı geçmek üzereydim. Bir kaç dakika sonra caddeye çıktım, yol dörde ayrıldı. Karşıda bir duvar gördüm ve oraya çarpmadan duramazdım. Oraya çarpmak için yön değiştirdim. Duvara çarptım. Üzerime hızla bir kamyon geldiğini gördüğümde anlamıştım karşı şeride geçtiğimi. Arabayı hareket ettiremiyordum, sağ ayağım fren ile gazın arasına sıkıştığı için ayağım da hareket edemiyordu...


Kanlı penceremden gördüğüm en son şey yağmurdan sırılsıklam ıslanmış, Koşarak arabama yaklaşan Halil'di...



𝑨𝒔̧𝒌𝒂 İ𝒏𝒂𝒕 (𝑩𝑿𝑩) 𝑲𝒆𝒓𝒆𝒎 𝑨𝒌𝒕𝒖̈𝒓𝒌𝒐𝒈̌𝒍𝒖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin