⇆ ◁ Emir Can İğrek - Beyaz ▷ ↻
Çıkışta okul'a az bir mesafe uzaklıkta olan kafede Sezin ile beraber oturuyorduk. 7/24 okulda beraber olduğumuz yetmiyormuş gibi bir de günün kritiğini yapmak için okul çıkışında da bir aradaydık.
"Kanka bu çocuk halis mi? Not yazmak nedir? Konuşmak istemeyecek kadar nefret ediyorsa niye sonuna gülücük ekliyor?" dedim.
Ege'nin bu tavırlarına anlam veremiyordum. Başlarda buz gibiydi, ruhsuzdu ama netti bir soru işareti yoktu. Fakat şimdi yanıma gelmişti ve not bırakmıştı. Muhatap olmak istemediği için not bıraktığını düşüneyim desem o zaman niye gülücük koydu diye bir soru daha beliriyordu zihnimde. Düşündükçe bir yargıya ulaşamıyor daha da işin içinden çıkamıyordum. Aslında düşünmek de istemiyordum ama yine de engelleyemiyordum. Ve neden bu kadar umurumda olduğunu da bilmiyordum.
"Hazalcım gizemli erkek ayaklarına giriyor işte anlasana. Az konuşan, gizemli, cool bir de yakışıklı..." dedi Sezin, düşüncelerimi bölerek. Kaş göz işareti yaptım "Hop hop Atalay'a ne oldu? Bir anda Ege'ye düştün hayırdır."
"Tövbe, biliyorsun Atalay hayranlığımı. Sadece Ege'nin da hakkını yememek lazım."
"İkisini de aynı anda seviyorum hesabı yani?" dedim, tek kaşımı kaldırarak. Üstüne giderek köşeye sıkıştırmak çok zevkli oluyordu. Ama bunların bana dönüşü de oluyordu tabii!
"Saçmalama o kadar da değil Atalay aşkım var sadece benim. Ama Ege de eniştem olsa şöyle double date yapsak fena olmaz hani..." sonlara doğru sesi kısılarak gidiyordu. Kızacağımı anladıkça sesi içine kaçıyor gibiydi.
"Ağzının ortasına bi' tane vuracağım şimdi. Benlik mevzular olmadığını bildiğin halde her hafta yanıma birini yakıştırıyorsun." her kelimem de sinir katsayım yükseliyordu.
"Ya ne var azcık bir şeyler hissetsen enişte istiyorum artık ben. Okulun yarısı sana hasta. O kitlenin yarısı gizli aşık yarısı da dümdüz yürüyor. Bir tane yakışıklısına karşılık versen."
"Hayatım kaç kere konuştuk bunları sıkmadı mı sence de. Ayrıca beni böyle yüceltmeyi ne zaman keseceksin? Hem senin de peşinde bir ton insan var hala bana Atalay Atalay diye ağlıyorsun onu ne yapacağız?" Son cümlem onu şımarttı. Yüzü önce değişti sonra "Yani öyle doğru peşimden koşanlar var" dedi, eğilip bükülerek. Daha sonra yüzünde hüzün oluştu "Ama Atalay..." dedi. Dirseklerini masaya koydu yüzünü de avucunun arasına aldı "Bir daha gelmedi yanıma."
"Abartma Sezin daha bugün konuştunuz. Daha zamanı bile olmadı çocuğun."
"Doğru, hem belki akşam mesaj atar" derken, bugün elini tuttuğu aklına gelmiş olacak ki elini tekrar yanağına götürdü. Aklı uçup gitmiş gibiydi. Onun bu hallerini görmek hem güldürüyor hem de sevindiriyordu.
Saatime baktığımda saatin altı olduğunu gördüm "Gidelim mi artık saat altı olmuş bak. Ders çalışmamız lazım" dedim.
"Bence de hadi kalkalım" dediğinde ikimizde ayaklandık. Hesabı ödeyip kafeden çıktık.
&
Annem yine iş seyahatindeydi. Evden çıkmadan önce yaptığı yemekleri ısıtıp mutfak masasına oturdum. Masa'nın üstünde duran meyve tabağında ki elmaya gözüm takıldı. Elma alerjisini ilk defa Ege de duymuştum. Başta internetten araştırmayı düşündüm ama şuan karnımı doyurmanın daha önemli olduğunu idrak ettiğim için vazgeçerek yemeğe gömüldüm.
Yemeği yiyip bulaşıkları makineye attıktan hızla duşa girip çıktım. Giriş kapısının karşısında ki odama girdim ve dolabımdan gri sweatshirtle, kırmızı-lacivert kareli eşofmanımı alıp çok seri giyindim. Bu soğukta bir saniye bile oyalanamazdım. Aslında saçlarımı da kurutmam gerekirdi fakat elektriklenmesini istemediğim için havluyla duruyordum. Artık bünyem alıştığı için hem de İzmir de yaşadığım için bu durum beni pek hasta etmiyordu. Tabii bunu bir de anneme anlatmak lazımdı çünkü her seferinde azar işitiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus
ChickLitAşk. Yüzyıllar boyu adını nesilden nesile aktarmayı başaran üç harflik kısacık kelime... Dillerden düşmeyen, adına bir sürü kitaplar, şarkılar, şiirler yazdıran bu aşk neydi? Sorumu değiştirmek gerekirse aşk diye bir şey var mıydı? Bana sorarsanız b...