Bölüm 6

39 6 48
                                    

Bölümü okurken bahsedilen şarkıları dinleyerek okursanız sevinirim <3

&

⇆ ◁ Emre Aydın - Ölüm Kalım Meselesi ▷ ↻

Heyecanla ellerimi çırptım "Kim o şanslı kız? Hemen anlat!"

Heyecan ve merakla Egeye bakıyordum fakat benim ifademin tersine onun ki dümdüzdü. Acaba bu konu onu üzdüğü için mi böyle ciddileşmişti. Eğer öyleyse gerçekten saçmalıyordu. Canı çok üzülmek istiyorsa üniversite sınavını düşünmeliydi.

Dümdüz olan dudakları yukarı kıvrıldı. Gülerek yanağımı sıktı "Hani aşka inanmıyordun sen?"

Elini vurup, omuz silktim ve "İnanmıyorum zaten. Dinlemesi çok güzel oluyor. Fantastik film izlemek gibi düşün." dedim. Bak sen der gibi yüzüme baktı. "Güzel mantık." ardından "Ama yok öyle bir şey seni denedim." dedi.

Kaşlarım çatıldı "Ne alaka ya?"

"Şov olsun diye mi aşka inanmıyorum diyorsun yoksa cidden inanmıyor musun diye." dedi. Kaşlarım havalandı "Hakkımda olan düşüncelerin gözlerimi yaşarttı." dedim ve sırıttım "Ama yemedim haberin olsun."

"İnanıp inanmamak sana kalmış güzelim."

Elimi omzuna koydum "Bak Atalay ve Sezini de ilk ben yakınlaştırdım bana güvenebil-" derken ağzıma tıktığı bisküvi yüzünden susmak zorunda kalmıştım. İşaret parmağını dudağına götürüp susmamı işaret etti. Bisküvinin tamamını ağzıma tıktığı için konuşmak için önce yiyip bitirmem gerekiyordu. Konuşamasam da en öldürücü bakışlarımı yollamayı ihmal etmiyordum.

Sonunda bitirdiğimde tam konuşmaya hazırlanıyordum ki ellerini birleştirip yalvarır gibi bakmaya başlamıştı. Yalvarışına yüce gönlüm acıdığı için tek bir kelime etmedim.

Telefonumun ekranı yanıp sönünce elime alıp yazana baktım. Bildirim çubuğunda Kutay'ın adını görünce telefonu sinirle masaya geri bıraktım. Sinirimi dudaklarımı ısırarak atmaya çalışıyordum. Artık engellemekten yorulmuştum çünkü. Instagram'dan engellediğim için Whatsapp'tan yazıyordu. Oradan da engelleyince sürekli karşıma çıkmaya başlamıştı. Şimdi de yeni hesap açıp mesaj atmıştı. Bir süredir hiçbir etkileşimde bulunmadığı için kurtulduğumu düşünüyordum ki yine kurtulamadığım ortadaydı. Kurtulduğumu sanıp önlem alma gereği duymamıştım ama artık alma zamanı gelmişti.

Ege, sinirlendiğimi görünce merakla "Ne oldu?" diye sordu. Cevap vermeyince bu sefer ciddiyetle "Ne oldu?" diye sordu. Sinirle nefes alıp "Biri yazmış da önemli bir şey yok." dedim.

"Kim?"

"Boşver ya."

"Bakışlarından ateş fışkırıyor sence boşverir miyim?"

"Ben hallederim sıkıntı yok." dedim. Sertçe elini masaya koydu "Öğrenirim."

"Beni düşünüyorsun anlıyorum ama ben kendimi koruyabilecek biriyim. Karışma."

Gözleri birkaç saniye yüzümde oyalandı. Daha sonra eliyle tahtayı işaret etti. Sınıfta hala devam eden konuşmalardan hocanın geldiğini fark etmemiştim. Daha defteri imzaladığı için derste başlamamıştı zaten.

"Dersi dinleyelim. Sonra konuşuruz." diyerek konuyu kapattı. Oflayarak çantamdan defterimi çıkarttım. Çok geçmeden hoca da dersi anlatmaya başladı.

Biyoloji dersindeydik. Biyoloji hocamız çok tatlı ve sakin bir kadındı. Adı gibiydi, Güneş gibi içini ısıtıyordu. Girer dersini anlatır çıkardı. İsteyen dinler, isteyen konuşur, isteyen de test çözerdi. Tek şartı yüksek sesle konuşmamaktı. Kısaca, okul idaresinin aksine melek gibi bir kadındı. Ayrıca yemek yemeye karışmadığı için bir yandan gevreğimizi yiyip bir yandan da dersi dinliyorduk.

LotusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin