⇆ ◁ Gece - Ben Öldüm ▷ ↻
Ceket ve kulaklığı hızla sıraya fırlatıp sırada doğruldum "Sil, sil, sil hatta dur engelle direkt"
"Saçmalama istersen Hazal. Kabul edelim işte nolcak" dedi, benim zıttıma büyük bir rahatlık ve zevkle. Önce sınıfa bir göz gezdirdim. Teneffüsteydik ve Ege sınıfta değildi. Bunun verdiği rahatlıkla eline uzanarak telefonumu almaya çalıştım ama elini geri çekip almamı engelledi. "Versene telefonumu kabul etmek falan yok." dedim, hala uzanmaya çalışırken.
Tam almak için ayağa kalkmaya yeltendiğim sırada "Tamam kabul etmiyorum ama engellemekte yok ona göre veririm telefonu." dedi.
"Of tamam, ver." dedim, pes ederek. İsteği silip telefonu bana uzattı.
"Gerçekten beni soktuğun duruma bak!" dedim, sinirle.
"Ben naptım kızım sen atmışsın istek. Allah Allah!"
"Baştan zorlamasaydın her şey bu kadar üst üste gelmeyecekti."
"Sanki her dediğimi yapıyorsun da! Yine yapmasaydın suç kabul etmiyorum hiçbir şekilde." dedi, sakin sesiyle. Çenemi kapatmayı tercih ettim çünkü haklıydı. Haklılığını kabul ettiğimin o da farkındaydı ama üstüme gelmemişti. İyi ki sormamıştı çünkü dediğini neden yaptığım sorusunu ben de kendi içimde cevaplayamıyordum.
Kollarımı sıranın üstünde bağladım, başımı da üstüne yatar pozisyonda koydum ve derin bir nefes aldım. Erkeklerle uğraşmak gerçekten yoruyordu beni.
Sevimli ses tonuyla "Kalk beden dersi var sonra depresyona gir." dedi, Sezin. İstemeyerek zar zor kalktım ve spor salonuna indik. Sıra olup yoklama alınırken salise bile olsa asla Ege ile göz göze gelmemeye çalışıyordum. Sonra hemen bir basketbol topu kapıp Sezin'in de yanağına öpücük kondurarak arka bahçede ki potaya gittim. Spor salonunda ki potalar dolu olduğu için arka bahçede tek başına olan potaya gidiyordum her zaman. Oraya gelen kimse olmuyordu. Şarkı dinleyerek tek başına oynamak her zaman daha zevkli oluyordu. Hem Sezin de Atalayla vakit geçireceğini söylemişti zaten.
Hemen kulaklığımı takıp Y.A - İstanbul Beyefendisi açtım. Her şeyi şarkı dinleyerek yapmazsam ölebilirdim sanırım.
Terden sırılsıklam olmuştum. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki yanıma birisinin geldiğini sekerek arkama giden topu almak için döndüğümde fark etmiştim. Ege elinde topla sırıtarak yüzüme bakıyordu. Sinirle derin bir nefes aldım, "Efendim Ege." dedim bıkkınlıkla. Aldığım nefesi sertçe bıraktım.
"İsteğimi silmişsin." dedi. Hala sırıtıyordu.
"İstemiyorum çünkü." dedim, onun sırıtmasının aksine fazlaca sinirle.
"İlk isteği sen attın ama." dedi, alayla.
"Yanlışlıkla oldu. İstemiyorum dedim ya. Takipleşmek isteseydim geri takip attığında kabul ederdim." dedim ben de, tersleyerek. Dediğimi duymazdan geldi ve elini kulaklığıma uzatarak aldı. Kendi kulağına takarken "Ne dinliyorsun?" diye sordu. Gülümsedi.
'Gamzesiz gülümsüyor
Ki bence çok güzel'"İzin istemek gibi bir adetimizde yok." dedim, ters ters. Nedendir bilinmez içime gittikçe sinir doluyor, daha da tersleme isteği geliyordu. Benim söylediğimi umursamadan "Hadi maç yapalım." dedi. Gerçekten bu çocuğa uzaylı diyebilirdik.
İtiraz etmeden "Yenilirsen ağlama ama." dedim. Kabul ettim çünkü bana kafa tutuyordu. Altta kalamazdım asla. Borç mevzusunun bu kadar uzamasının sebebi de buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus
ChickLitAşk. Yüzyıllar boyu adını nesilden nesile aktarmayı başaran üç harflik kısacık kelime... Dillerden düşmeyen, adına bir sürü kitaplar, şarkılar, şiirler yazdıran bu aşk neydi? Sorumu değiştirmek gerekirse aşk diye bir şey var mıydı? Bana sorarsanız b...