Medya- Cenk Eryiğit
~~Ne kadar süre Uzay'a sarılarak ağladım bilmiyorum. Aradan geçen ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sonra göz yaşlarım tükendi. Ağlamam bittiğinde yavaşça bedenimi Uzay'dan uzaklaştım. Uzay beni zorlamak istemiyor olacak ki bırakmıştı.
"Teşekkür ederim." Yanıma olduğum için, sessizliğime ortak olduğun için teşekkür ederim Uzay.
"Önemli değil. Hem üzülme, her zaman güzel ve mavi gözlü bir kızın yanında ağlayacak kadar bana güvenmesini istemişimdir." Söylediği şeyden sonra göz kırptı. Beni eğlendirme çabasına tebessüm ettim. "Evet artık gitme zamanı. Eğer biraz daha seninle kalırsam ve Kağan abi bunu öğrenirse hakkımda pek hayırlı şeyler olmaz." Bu dediğine kısa bir kahkaha attım.
"Düşünülenler ile yaşananlar hep bambaşkadır koçum." Bu cümleyi söylediğimde Uzay'ın gözleri kocaman olmuştu. Ben ise onun şaşkın ve tatlı halini umursamadan saçımı arkaya savurdum. Sonra ne kadar süre önce çıktığımı bilmediğim polis merkezine girdim. Ben içer girerken Uzay şoku atlatmış olacak ki bağırdı.
"Eryiğitlerin içindeki kekoyu bulduk. Yarın kendini manşetlerde görürsün." Uzay'ın mızmız çocuk gibi çıkan sesi ile kısa bir kahkaha attım ama yine de arkamı dönüp ona bakmadım. Hızlıca içeri girip, Cenkgili buldum. Yanlarına gittiğimde bir şey hakkında konuşuyorlardı.
"... ya bırak ya bırak ya. Bir kere Hürrem Sulatan büyüktür hepsi am-" Cenk kısa bir etrafa baktı ve sustu. Daha sonra hızlıca Alp konuştu
"Ya Cenk abi bi git ya. Asıl Kösem Sultan büyüktür hepsi." Alp'in sesi ile birlikte karşı sandalyelerde oturan ikisi de ayağa kalktı. İkisi bir kaç adım attılar arada iki adımlık mezara kaldığında ise değişik bir şey oldu. Aradaki iki adımlık mesafenin boşluğundan karşıda sinsice 'Kaos' diyen Hakan'ı gördüm.
"Yan bakın anlamıyorsunuz hâlâ. Bu fazlasıyla önemli bir mevzu." Duyduğum cırtlak ses ile birlikte gözlerim sesin sahibini aradı. "Bilader son kez diyom indir o eli ve kolumu bırak." Gözlerim sesin sahibini bulurken, konuşanın benim yaşlarımda sarışın bir kız olduğunu gördüm. Kız ise ona arkasını dönen memura dil çıkardı ve konuştu. "Başkanlık makamlık anlamam da Ankara dikkat etsin hareketlerine." Memur arkasını döndü kısa baktı ve sabır diledi. Kız ise yönünü bize çevirip devem etti. "Ben genelkurmay cumhurbaşkanı başbakanınızım. Ankara ayağını denk alsın." Koridorda olan herkes sarışın kıza deliymiş gibi bakıyordu. Bende kızın taklidini yaptığı adamın videosunu izlediğim için kızın ne yaptığını biliyordum.
'Biz de delirelim. Buna ihtiyacımız var.' Tamam ulan delirelim.
"32301'ın kendisiyim, TBMM 01. Ara beni bul. Ankara beni bulsun. Yarın öbür gün şey yapıldığında canını yakarım." Benim sözlerim bitince tanımadığım kız ve ben derin bir kahkaha attık. Herkes bir deliymişiz gibi bakarken biz hâlâ gülüyorduk. En son bir polis gelip bizi uyandığında sustuk.
"Bugün maalesef İstanbul Emniyet Müdürlüğünde acı bir olay yaşandı." Spiker edasıyla konuşan ve sağ elini mikrofon gibi kullanan Hakan'a döndüm. "Bu gün bu koridorda" Mikrofon yapmadığı eli ile koridoru gösterdi ve devem etti. "iki kız akıl sağlığını yitirdi. Şimdiden geçmiş olsun..." Hakan cümlesine devam ederken, ondan daha yüksek bir ses duyuldu.
"Beril nerdesin sen?" Kız ise ofladı. Ağzının içinde bir şey gevelese de biz duyamadık. Adam hızlıca adının Beril olduğunu öğrendiğim kızın yanına geldiğinde ortamı başka bir ses doldurdu.
"Bizi nasıl korkutun haberin var mı?" Kız kendisine yaklaşan kadın ile geri adım attı. Kadın ise adım atmayı bıraktı. Kıza tekrar baktığımda gözleri dolmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEZA (+18)
General FictionFeza, yıllarca sessizliğin acı ve lanetli eziyetlerine maruz kalan biridir. Feza yine tek istediği yarasız bir gün geçirmek olan bir sabaha uyanır ve hayatı tepetaklak olur. Yaşanan her şey bir hiç uğrunayken, Feza ne yapacağını bilemez bir halde o...