Zaman ve mekan bir olup düşünceler uğruna bir kez daha tüm varlıklarını feda etmişlerdi. Bense sayamadığım dakika önce oturduğum koltukta hâlâ dışarıyı izliyordum. Bulutların üzerinden her şey basit gözüküyordu ama hiç bir şey göründüğü kadar basit değildi. Bulutlar yaşanan her şeyin karmaşıklığını gizliyordu.
Şu an tanımaya çalıştığım tüm Eryiğitler bana biraz uzak koltuklara dizilmiş ve tepkilerimi izliyorlardı. Sakin ve umursamazca dışarıyı izliyor gibi gözüksem de aslında hiç öyle değildi. İçimden geçenleri yalnızca hayal edebilirlerdi.
Bir kez daha tek yapabildiğim şeyi yaptım ve derin nefes aldım. O hiç bir şeyi umursamadan kırıp dökmüştü ve bana yalnızca arkasından derin nefes almak kalmıştı. Dakikalardır olan şeyi tekrar ettim ve derin nefes aldım.
Düşünecek onlarca şey vardı ama ben tam olarak ne düşünmem gerektiği bilmiyordum. Onların, özellikle de Mert'in, bu denli empati yoksunu olacaklarını düşünmemiştim. Çünkü hepsi Kayra'ya her an kırılabilecek narin ve değerli bir mücevher muamelesi yapıyorlardı. Bana ise tam tersi...
Velayet davasını işlerini hallederken bir ara Kayra bizim eve gelmişti. O zaman herkesin onu mutlu etmek için çok uğraştığını hatırlıyorum. Yıllarca bana hakaret eden kadın, Kayra'ya övgüler yağdırdı. Yıllarca beni sofradan kovan annem sandığım kadın, Kayra için sofra kurdu. Yıllarca tüm yemekleri bana yaptıran o kadın, Kayra için yemekler yapmıştı. Yıllarca yüzüme bakmayan babam sandığım o adam, Kayra'dan gözlerini bir saniye bile ayırmamıştı. Yıllarca beni umursamayan adam, Kayra ne derde can kulağıyla dinledi.
Yaşananların ve saygı bile duyulamayacak kadar umursanmamanın acısıyla bir kez daha derin bir nefes aldım. Tek yapabileceğim şey deri nefes almaktı. Herhangi bir şey söylesem bir anda, nedensizce olmasına rağmen, suçlu olurdum. Ya da beni Akşahinlerin yanına bırakırlardı ki bu hepsinden daha kötüydü.
Ben derin nefes eşliğindeki sessiz fırtınamda devam ederken ayak sesi duydum ama yine de başımı o tarafa çevirmedim. Kim olduğunu bilmediğim kişi karşı koltuğa oturdu ve elimi tuttu. Elimi ondan çektikten sonra kafamı karşı koltuğa çevirdim. Bana üzgün gözlerle bakan Gazel Hanım'ı gördüm.
"Ben gerçekten özür dilerim. Mert'i uyarırken bu derce yanlış anlayacağını ve böyle bir aptallık yapacağını hiç düşünmedim." Gazel Hanım karşımda pişman bir şekilde dururken sadece yüzüne bakmaya devam ettim. Benden cevap alamayacağını anlayınca konuşmasına devam etti. "Mert'in en büyük abisi Barlas gibi öfke sorunu var. Tabi ki bu onu haklı çıkarmaz. Sana yaptığı şeyi örtmez. Ne desen haklısın." Konuşmasının bittiğini anlayınca hiç bir şey söylemeden kafamı tekrar bulutlara çevirdim.
Ben hiç bir zaman tam anlamıyla öfkesini rahat kusan biri olmadım. Çünkü hiç bir zaman öfkemi kusmama izin vermediler. Ben hiç ağız dolusu bağıramadım çünkü buna izin vermediler. İzin vermedikleri gibi sürekli beni susturdular. Bir anda aklıma düşen anıyla tekrar anılar denizinde yüzmeye başladım.
2 yıl önce
Kalbimin hızlı atışıyla bir kaz daha derince nefes aldım. Tamam, sakin ol Feza. Kurtulacaksın onlardan, yılardır çektiğin cehennem bitecek. Yıllardır kimsenin inanmadığı masumluğunu kanıtlayacaksın.Kendi içimden kendimle konuşmayı bırakıp elimde tuttuğum, bana yeni alınan eski model telefona baktım. Telefona bakmamla gülümsemem bir oldu, bu telefondaki şey beni kurtaracaktı. Bu telefondaki şey benim esaretimin sonu olacaktı. Telefonu daha sıkı tutup hızlıca koştum.
Koşarak polis merkezine girmemle bir kaç polis irkildi. Hızlıca masa başında oturan memurlardan birinin yanına gittim.
"Bir şikayette bulunmak istiyorum. Ailemden psikolojik şiddet görüyorum. Lütfen bana yardım edin." Diyerek telefonumda kaydettiğim sesi açtım. Her zamanki gibi bir çok hakaret ve bağırtıdan sonra ses kaydı bitti. Polis hızlıca işlemleri halletti. Bir kaç saat karakoldaki banklardan birine oturup bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEZA (+18)
Ficción GeneralFeza, yıllarca sessizliğin acı ve lanetli eziyetlerine maruz kalan biridir. Feza yine tek istediği yarasız bir gün geçirmek olan bir sabaha uyanır ve hayatı tepetaklak olur. Yaşanan her şey bir hiç uğrunayken, Feza ne yapacağını bilemez bir halde o...