Bu evdeki 7. Günüme uyanmıştım. Bu süreçte marketin yerini öğrenmiş, civarı öğrenmeye başlamıştım. Henüz arkadaş edinmemiştim ama onu da okulda hallederdim. Halledemesem de kendime yeterdim.
Sinan ile yaz okulum için konuşmuştum. Haziranın 20’sinde başlayacaktı. Daha vardı.
Evdekilerden Peri ve Özkan dışında benimle yakınlaşmaya çalışan olmamıştı. Burada yaşamam için onca masraf yapan Sinan bile. Deniz ve Poyraz salak saçma laf atmaya çalışmıyorlardı. Kenan’ın pek umurunda değildim, o da benim umurumda değildi. Bu durumdan da memnundum.
Yavaş yavaş alıyordum. Peri ile alışverişe bile çıkmıştık. Ayrıca keyfim yerindeydi çünkü KREDİ KARTIM VERİLMİŞTİ.
Kartı elime üç gün önce vermişlerdi ve ben şu an Spotify premium üyeliğimi yenilememek için kendimi zor tutuyordum. Evet, biliyorum bir şey aldığım gibi hesap ekstreme bakmayacaklardı ama utanıyordum nedensizce.
Yeni gelin gibi hissediyordum. Zaten sinirlerim de tepemdeydi. Bazı kızların aksine benim gıcıklık ve sinirlilik dönemim regl dönemimde değildi. Reglim bittikten sonra başlardı. Cem bile bu dönemde yanıma yaklaşmazdı, annem fazla laf etmezdi.
Ani bir kararla bana verilen laptop u açtım ve premium hesabımı yeniledim. 17 lira da onları batırmazdı herhalde.
Üzerime gri eşofman giyip kahvaltıya indikten sonra kimseye bulaşmadan odama girip müzik dinlemeye başladım. Garip garip eyeliner çektim, bir haftadır bakım yapmadığım aklıma gelince sanki üç aydır yıkanmamışım gibi panikleyip o işi hallettim. Müzik dinledim, saçımı güzelce örmeyi denedim ama şu işi bir türlü beceremiyordum. O yüzden kahküllerimi düzeltip salık bıraktım, biraz daha müzik dinledim. Kendi kendime uzun zamandır yeni şarkılar keşfetmediğim için kızdım, daha nice şeyler yaptım ama zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Saat yediydi. BU EVDE NEDEN YAPACAK AKTİVİTE YOKTU?
Mecburen Gossip Girl izledim. Bunun için de kendime kızdım. Çok fazla izleyip bölümleri bitiriyordum. Bunu bitirince ne izleyecektim?!
Sonunda yemeğe inip insan yüzü göreceğim için heveslendim ama canım abilerimin bana olan tavırlarını düşününce onlara da sinirlendim. Hepsi aptaldı. Hepsi.
Herkes her zamanki gibi yemeklerini yiyip sohbet ediyordu. Ben de önümdeki iğrenç ıspanağı yiyordum. Aslında ıspanak severdim ama bugün nefret edesim gelmişti.
“Şunun triplerine bak. Sanki babasını öldürdük. Ne oldu prensesim, birkaç kilo aldınız da diyete mi başladınız ne bu sinir?” dedi Deniz.
O an var ya o an. Sanki rahatladım. İçimdeki bütün sinir dalgası birdenbire yok olmuştu. Kurbanımı seçmiştim. Deniz bu gece boks torbam olacaktı. Peri ve Özkan'ın masada olmamasının verdiği avantajla konuştum.
“Deniz. Seni bir sikerim nefes alamazsın. Uzak dur benden.” Dedim rahatlıkla. Zaten üçüncü hatasını yapmıştı. En azından bu minik uyarıyla da durulmazsa onu gönül rahatlığıyla dövebilirdim.
Herkes şok olmuştu. Böyle bir cümle kurup sonra yemek yemeye devam etmem onları şaşırtmıştı.
“Niye şaşırıyoruz ki, insan ana baba terbiyesi almayıp yetim gibi büyüyünce böyle oluyor. Alışıksındır sen böyle küfürlere ama beni kendinle karıştırma, saygılı konuş almayayım ayağımın altına!”
Evet, 17 yaşında bir Sena’nın da sabrı buraya kadar oluyordu. Suyumu içip ağzımı peçeteyle hafif hafif sildikten sonra ben de ayağa kalktım. Onun tam karşısına geçtim. Aramızda hala iki buçuk metre mesafe vardı.
“Üçüncü hatanı yaptın. Seni uyarmıştım. Son bir hakkın kaldı, idareli kullan demiştim. Sen beni dinlemedin. Benden dayak yemeden bir hafta tek dayanabildin.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEFTERIA
ChickLitElefteria kelimesi Yunancada özgürlük anlamına gelir. Aile kitabı, klasik olanından. Ya da olmayanından.