"Bittim ben."
"Hadi lan ordan!"
"Yediyle beşi buraya işlerim, altı çiftim var onları da babama kitlerim, aha bunları zaten dizdim bittim işte. Sökülün paraları."
"Ee, şey. Babacım sen bu seferlik benim yerime sökülsen olur mu?" Dedim tatlı tatlı. Annem, babam, Sinan ve ben okey oynuyorduk ve Sinan beklediğimden iyi oynuyordu. Aileyle iletişimi son haftalarda kopmuştu çünkü işleri çok yoğundu söylediğine göre. Ben de zorla çalışma odasından alıp salona getirmiştim ve okey oynamaya karar vermiştim.
Babam zaten süs olsun diye gelmişti ve en kötü oynayan oydu. Oynamayı biliyormuş ama sevmiyormuş. Ergen Poyraz arkadaşlarıyla Skype tan konuştuğu için yerine babami almıştık.
Annem harbici çıkmıştı ama kaybetmekten kurtulamamıştı.
"Sena niye getiriyorsun ki sen bunu. Bıraksaydın en azından zarara girmezdik. Bir de o kadar artistlik yaptık kazanıcaz diye."
"Evlat sevgin gözlerimi yaşartıyor anne. Ama millete o benim ilk göz ağrım çok seviyorum diyorsun."
"Oy oy oy benim yavruşum sevilmediğini sonunda hissetmeye mi başlamış oy oy oy kurban olduğum!" Diye yükseldi ve Sinan'ı kafasından tutup öpmeye başladı annem. Ben de elbette bu anın fotoğrafını çektim çünkü neden olmasın.
"Ee şey. Sinan abi... Bana paramı geri verebilir misin acaba ben onunla yarın dışarda kahve içecektim de."
Sinan ona abi dediğim için şefkatle baktı. Ne zaman desem böyle oluyordu. Ben de yumuşatıcı etkisi olduğu için birşey lazım olduğunda abi diyordum.
"Bak sen minik dolandırıcıya. Babamın senin yerine verdiği paraları alıp harcıyorsun demek. Bir de paramı geri verir misin diyor." Dedi Sinan abim. Kafamı yana eğip tatlıca baktım.
Hep işe yarardı."Bu sefer değil cadı. Saat 12 olmuş hadi uykuya."
"Ya of abi sana söylüyorum söylüyorum anlamıyorsun. Bizim jenerasyon bu kadar erken uyumuyor diyorum sana. Siz yaşlandınız artık sizde norm-" derken birdenbire beni kucağına almasıyla ofladım.
"Beni hemen indir bak yün kazak giymişsin saçım elektrikleniyor ya bırak tamam uyuyacağım!" Deyip kazağından uzaklaşmaya çalışıyordum ama nafile. Daha sıkı tutuyordu hayvan oğlu hayvan.
"Ne dedin Sena? Çok mu kabus görüyorsun? Efendim benimle mi uyumak istiyorsun? Olur tabii ki canım kardeşim benim!"
Gülümsedim. Fırsatçı.
Beni odasına götürmeye çalıştı ancak ben prensipleri olan biriydim. Parfümümün koktuğu odada uyumalıydım. Alışmıştım bir kere odama.
Onu giyinmesi için odasına gönderdim ve o sırada yatağın üstündeki sütyenimi ve masanın altındaki abur cubur ambalajlarını topladım. Her sabah çalan alarmımı kapadım böylece sabah bizi uyandırmaya Poyraz'ı göndereceklerdi. Poyraz da Sinan abisinin bile bana alışıp güvendiğini görünce bana ısınacaktı.
Böyle şeyler önemliydi. Deniz'le ilgili birkaç infoya ihtiyacım vardı ve ailenin en zayıf halkası da Poyraz'dı.
Yatağa girdim ve gözlerimi kapadım. Bir süre bekledikten sonra kapının açılma sesini duydum. Gülme ve yürüme sesleri.
Sinan abi yanıma yattı ve bir süre bekledi. Sıkılmış olacak ki kollarını belime doladı ve bana sarıldı.
Klasik bir erkek parfümü doldu burnuma. Ama hiç de ağır değildi. Hoşuma gitmişti. Sakalları boynuma batıyordu sadece."Sen nereden geldin aramıza?"
Diye sordu ama hiç soru sorar gibi değildi.
"Neden gelmem konusunda o kadar ısrarcıydın? Bodrum'dayken yani." Diye sordum. Anne babam bile çabalamazken neden abim?
"Bilmiyorum. Neden bilmiyorum ama yanımızda olman doğru hissettirdi. Sanki hep olması gereken buymuş gibi. O gün o hastane odasında birşeyler hissettim. Kardeşimmişsin gibi değil ama... Bilmiyorum işte." Dedi. Kafası karışıktı hâlen.
"İki dakika babama sataşıp kan verip çıktım. En fazla ne hissetmiş olabilirsin ki?"
"Tam anlamıyla olayın ciddiyetini kavrayana kadar kulaklıklarını çıkarmadın. Çıkarırken de yüzün düştü. Sema'ya bakarken bakışlarında arayış vardı. O odada senin yanında olacak kimse yoktu ama belki aynı acıyı yaşadığın kız yanında olurdu. Gözlerinle yardım dilendin ondan ama belki kendin bile farkında değildin. Annem ve babama özellikle bakmadın. Muhtemelen utandın. Belki de onların kız çocuk beklentisini karşılayamayacak olmaktan korktun. Restorandaki adamla konuşurken kıskandım o adamı. Senin abin bendim ama sen ona abinmiş gibi bakıyordun. Masadayken ne yapacağını bilemedin. Biri her şeyi senin yerine halletsin istedin. Kararı bize bıraktın. Annenle tartışırken hayal kırıklığı vardı yüzünde. Neden bilmiyorum ama-"
Ben lafını bölmeden önce son söylediği bunlardı.
"Beni hiç savunmazdı." Tepkisini bekledim. Cevap vermeyince devam ettim. Cem'den sonra ilk anlattığım o olacaktı.
"Çocukluğumdan beri hep babama karşı bir sempatisi vardı. Belki de mahcubiyetinden kaynaklıdır. Ona erkek bir evlat verememiş. Uzun bir süreçten sonra çok geç hamile kalmış. Onda da kız doğurmuş. Sonra ne kadar deneseler de hep düşük yapmış. Ondan yani. Babam hiç direkt olarak söylemezdi ama dolaylı yoldan hep suçlardı onu. Biz hep babamı dinleyelim, sözünden hiç çıkmayalım, onunla hiç şakalaşıp eğlenmeyelim isterdi nedense. O yüzden çocukken hep kızardı bana babamın yanında şımardığımda. Kız çocukları oturaklı olurmuş. Öyle diyor. O yüzden sonradan babam bana düşman olduğunda rahatlamıştı biraz. "
"Peki baban nasıldı sana karşı?"
"Dediğim gibi. 14'üme kadar çok severdi beni. Sonra öz olmadığımı öğrenince düşman kesildi bana. Aslında severdi ama, çok da kısıtlardı. Ben onların kısıtlama olduğunu çok geç anladım. Öyle bir gizlerdi ki kendini. Sanki hepsi iyiliğim içinmiş gibi. 9 yaşımdan sonra, özellikle taciz edilmemden hemen sonra kısa kollu giymeme bile karışmaya başlamıştı. Mahalleden arkadaşlarımla çıkmam yasaktı. Yediğim yemekten uzattığım tırnaklarımın ojesine kadar karışırlardı. Sonra, 16. Doğum günümde erkek sınıf arkadaşım bana pasta aldı diye olay çıkarıp tokat atınca bana, ipler koptu tabii. Sinir krizi geçirmişim. Doktor öyle söyledi yani. Evde ne var ne yok dağıtmışım hep. O günden sonra benimle hiç konuşmadı ama kontrolünü de hissettirdi. Annem aracılığıyla emirlerini verdi. Ben tabii bunlara inat her hafta sevgili değiştiriyorum, etekler giyip komşulara görünüyorum. İçmelere başlamışım. Sigara bile. Notlarım da o zaman düşmeye başladı zaten."
"9 yaşında... Tacize mi uğradın?" Dedi sesi titreyerek. Bunu söyledikten hemen sonra belimdeki elinin sıkılaşmasından anlamıştım bunu soracağını.
"Akrabam tarafından..." Lafımı böldü.
"Sus lütfen. Dayanamıyorum zaten.."
Hafifçe tebessüm ettim ama mutluluktan değildi bu.
"Ne garip, kimse duymaya katlanamıyor ama yaşayan benim."
"Özür dileriz."
"Kes artık da uyu. Sıkıldım." Dedim. Beni dinledi ve sustu. Gerçekten de içim sıkılmıştı. Sinan'ın bu işin peşini bırakmayacağını biliyordum ama ben zaten bu meseleyi 15 yaşımda halletmiştim. O adamı aramaya kalksa bulacağı tek kişi sokakta yaşayan bir keşti.
![](https://img.wattpad.com/cover/314812987-288-k397591.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEFTERIA
ChickLitElefteria kelimesi Yunancada özgürlük anlamına gelir. Aile kitabı, klasik olanından. Ya da olmayanından.