11

8K 418 191
                                    

Heaven Knows - Pretty Wreckles
Kesin dinleyin bu arada

Hiç unutmam, 8 yaşındayken ilk defa ailecek pikniğe gitmiştik. Dedem, babaannem, kuzenlerim... Hepsi oradaydı. Eğleniyordum. Ağaçların arasında dolanıp duruyor, arta kalan yemeğimi hayvanlara dağıtıyordum. Dolana dolana en sonunda bir dereye varmıştım. Ailem o kadar aklıma gelmiyordu ki onlara haber vermem gerektiğini unutmuştum. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım işte. Kaybolduğumu fark etmeleri biraz zaman almış.

Yeni aldığım elbisem kirlenmesin diye dere kenarına bile oturmamıştım. Annem uyarmıştı çünkü. Kirlenseydi kızardı.

Karanlık çökünce, nihayet biri buldu beni. Keşke bulmasaydı.

Büyük kuzenlerimden bir tanesiydi. Kendimi bildim bileli bakışlarından ve hareketlerinden çok hoşlanırdım. Bana sürekli hediyeler alır, saçlarımı okşardı. Bize gelince çok heyecanlanırdım yeni oyuncaklarım olacak diye. Beni o bulmuştu. O dere kenarında bana tecavüz etmeye çalışmıştı. Çığlık atıyor, çırpınıyordum ama kendimi kurtaramıyordum. O gün güçsüz olmaktan nefret etmiştim. Kendimi savunmaktan bile aciz olmaktan nefret etmiştim.

Beni ise çok da büyük olmayan, yine başka bir çocuk kurtarmıştı. Boyu benden biraz uzundu ve zayıftı. Masmavi gözleri ve sarı saçları gece karanlığında bile kendini belli ediyordu. O adamı dereye atmıştı ve elimden tutup beni kendi ailesinin yanına götürmüştü. Onlar da pikniğe gelmiş. Çocuk gezmeye çıkınca sesimi duymuş ve yanıma gelmişti. Ailesinin elbisesi çamur içinde, saçı başı dağılmış ve yüzünde morluklar olan bir kızı görünce nasıl da telaşlandığını hatırlıyorum. Olması gereken buymuş meğer. Kim olduğunu önemsemeden birine şefkat duyulabiliyormuş. Ben o gün içinde hem nefreti hem de sevgiyi öğrenmiştim.

Bana ailemi sorduklarında söylemek istememiştim. Aldığım ilgiyi sevmiştim ve o ortama dönesim gelmemişti. Pikniklerini mahvetmiş olduğum umurumda bile olmadı. Sadece orada durdum ve insanların benimle ilgilenmesini istedim. Yaptılar da. Günün geri kalanı hayatımın en kötü ve en güzel günüydü. Beni Cem kurtarmıştı. Beni umursayan ilk iki insan o ve annesiydi.

Evime geri döndüğümde yaşadığım olayları babama anlatmıştım. Yüzüme bir şey dememişti ama durumdan memnun olmadığı belliydi. Telefonda o adamla konuşup bu olayın öğrenilmemesini istediğini 16 yaşında dedemden öğrenmiştim.

Annem öğrendiğinde ise. Pek iyi şeyler olmamıştı. Sabah olana kadar beni kendi odamda dövdüğünü çok net hatırlıyorum. Zaten o adama çok yüz verdiğimi, benim de bunu istediğimi ve onları rezil ettiğimi söyleyip duruyordu. Ben babam bana laf etmedi diye sevinmiştim ve beni sevdiğini düşünmüştüm ama annem 9 yaşındaki bir kızı öldüresiye döverken o yatağında uyuyordu.

Annemden son kez o gün dayak yedim. Çünkü sonrasında Fatma abla beni dövüş kursuna yazdırmıştı. Artık büyümüştüm ve yumruklarımın geliştiği kadar zihnim de gelişmişti. Onlara karşılık verebiliyordum. Onları durduran da buydu. Sonrasında onları rezil edecek her şeyi yaptım. Geceleri dışarıya çıktım, erkek arkadaşlarımla içtim, sevgili yaptım birçok kez, istediğim gibi giyindim ve akrabalarıma saygılı davranmadım hatta evde olan olayları dedikoducu yengelerime anlattım.

Cem biliyordu. Bu olaylara karşı hassas olduğumu, daha çocukken erkeklerin iğrenç yüzüyle karşılaştığımı biliyordu. Buna rağmen ne ben karakoldayken yanıma gelmişti,ne de eve geldiğimde. İstanbul’daki hayatına fazla kaptırmıştı kendini ve olayları bilmesine rağmen sadece birkaç kez arayıp iyi olup olmadığımı sormuştu dalga geçer gibi.

Onu hayatımdan çıkarmıştım ve hayatımdan çıkardığım bütün insanlar gibi, ona da bir kötülüğüm dokunsun istedim. Ya benim tarafımda olurlardı ya da hiç olmazlardı.

ELEFTERIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin