Öncelikle başlarken biraz konuşmak istiyorum. Elbette Senanın yaptıklarını ağır bulanlar olabilir. Senayı yazarken zaten diğer kitaplardaki karakterlerden farklı olacağının farkındaydım. Çünkü hiç bir 17 yaşındaki kızın ailesinden sevgi görmeden büyüdükten sonra insanlara karşı koşulsuz bir sevgi ve güven duyabileceğini düşünmüyorum. Ya da aileniz diyen insanların yaptığı kötü davranışları bir haftada unutup boyunlarına atlayabileceğini. Sevilmeden büyüyen insan hiçbir zaman sevilmeye alışamaz. Cem onu kurtarmış ve onu arkadaşı yapmıştı. Sena ona bu yüzden minnettardı. Onun kızgın olduğu konu o gece Cem’in yanında olmaması değildi. İstismar konusunda hassas olduğunu bilmesine rağmen onu ziyarete gelmemesiydi. Şahsen ben böyle bir olay yaşadıktan sonra en yakın arkadaşım beni ziyarete gelmeseydi bana yaptığı iyi şeyler umurumda bile olmazdı.
Özellikle babamın benim tacizcime hal hatır sorup ondan özür dilemesini öğrendikten sonra normal bir genç olabileceğimi sanmıyorum.
Onu sadece hayatından çıkarmakla yetinebilirdi diyenler, elbette Senanın yaptıklarını onaylamıyorum ve gerçek hayatta insanlardan intikam alma planı yapan bir insan değilim. Ama Sena normal büyümüş biri değil. Daha çocukken istismara uğramış ve ailesi onum yanında olmamış. Bu sizlere pek tatmin edici gelmiyor olabilir ama bunun gibi olayların çocukların psikolojisini ne denli etkileyebileceğinin bilincindeyim. Bütün karakterler Meryem Ana gibi iyilik abidesi olmak zorunda değil. Elimden geldiğince orijinal bir karakter yaratmaya çalıştım ve öyle yapmaya devam edeceğim.
Sadece okurken Sena’nın iyi bir ailede ve çevrede büyümediğinin ve sağlıklı bir insan olmadığının bilincinde olun.
Her neyse bölüme geçebilirsiniz. (:
(Moralinizin ağzına tükürdükten sonra neşeli numarası yapıyorm)
Akşam yemeğinden sonra her zamanki gibi çay içme merasimine geçtik. Ben genelde aptal yaz dizileriyle dalga geçerek geçiriyordum bu saatleri. Başka türlü zaman geçmek bilmiyordu. Özkan önemli bir iş telefonu aldığı için çalışma odasına geçmişti Sinan ile birlikte. Odada Kenan, Poyraz, Deniz malı, Peri ve ben vardık.
Ölüm sessizliğiyle birlikte dizi izliyorduk. Birkaç saniyenin ardından ayağa kalktım.
“Saat de geç oldu. Ben yatayım artık.”
Benimle birlikte bütün abilerim ayaklandı.
“Ben Sena’ya eşlik edeyim.”
“Ben bir su içeyim.”
“Ben bi hava alayım.”
Hepimiz salon kapısına sürü halinde ilerlerken Peri’nin umurunda değil gibiydik. Eh, en azından vicdan azabı çekmezdik. Merdivenlere doğru hala koyun sürüsü gibi ilerlerken gülesim geldi.
“Arkadaşlar hâlâ birlikte dolanmamıza gerek yok.” Dedim. İlk basamağı çıkarken.
“Katılıyorum.” Gibi sesler çıktı. Kenan dış kapıya giderken Deniz mutfağa su içmeye gidiyordu sanırım. Kenan’ın bir şey yaparken kimseye haber vermemesi artık garip gelmiyordu. Çocuk bitkisel hayatta gibiydi. Hiç birimiz umurunda değildik.
Deniz’e zarar vermenin yolu sevdikleriyle yakın olmaktan geçiyordu. Her zaman bir koruma iç güdüsü vardı ailesine karşı.
Merdivenleri Poyraz ile birlikte çıkarken o birileriyle mesajlaşıyordu. Merdivenin tırabzanları gözüme garip gelince oraya baktım.
Tamam tamam Poyrazın telefonuna bakıyorum. Melis isminde bir kızla mesajlaşıyordu. Mesajları okuduğumda ağzımı kapalı tutamadım.
“Oha! Kıza cidden bunu söyledin mi odun!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEFTERIA
ChickLitElefteria kelimesi Yunancada özgürlük anlamına gelir. Aile kitabı, klasik olanından. Ya da olmayanından.