illusion

405 48 30
                                    

Yatağımda uzanıyordum. Gözlerim tavandayken aklım orada değildi. Gerçekten yaşadıklarımız kolay şeyler değildi. Bazen gerçek gibi gelmiyordu. Belki de sadece kuruntuydu, aklımda kurmuştum diye düşünüyordum, gözümü açıcam bu bir rüyaymış diyeceğim gibi geliyor. Sonra gözümü açıyorum ve rüya olmadığını anlıyorum.

Düşüncelerime kısa bir ara verip kafamı yatağın diğer ucuna çevirdim. Gördüğüm görüntü yüzümde ufak bir sırıtma oluşturdu. Yatağın en ucunda dağılmış saçlarıyla cenin pozisyonunda olan küçük adamı görmek garipti. Yaraları iyileşene kadar olduğu gibi yine aynı odada, aynı yatakta yatıyorduk. Dışardan bakılınca garip karşılanabilir ama yirmili yaşlarda çok şey yaşamış gençlerdik ve birbirimize bile belli etmediğimiz korkularımız vardı. Bir yerlerde tek kalmakta bunlardan biri olabilirdi.

Yan tarafımda kalmış adama bakarken düzensiz nefes alışlarından uyumadığını fark ettim. Sanırım tek uyku problemi çeken ben değilmişim. Geldiğinden beri hiç konuşmamıştık.

"Uyanık mısın?" diye sordum kısık bir tonda. Yine konuşmayarak vücudunu benden tarafa çevirdi ve koyu kahverengi bakışlarını dikti. Gözlerinin dolu dolu olduğunu fark ettim.

"Anlatmak ister misin?" dedim.

"Gözünde küçük bir çocuğa dönüşmeyi istemem, Harrington." dedi. Küçük bir gülüş atarak konuşmama başladım.

"Şu an olduğun pozisyona bakarsak gözümde zaten küçük bir çocuksun." o da gülmüştü.

"Ah hem ucube, hem çocuk oldum. Kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissettim tam şu saniye. Üzdün beni, Steve." Sözlerinde ki umursamaz tavır aslında bir o kadar da iğneleyiciydi. Gözlerine bakıp anlamaya çalıştım. Doğruydu. Ona bir çok kişi gibi ben de ucube demiştim. Ama değildi.

"Steve Harrington olmanın da çok bir numarası yok aslında. Sadece saçlarınla anlıyorsun." dedim. Sözlerimden sonra yüzünde tebessüm oluştu. "Ucube değilsin, Eddie. O zamanlar seni tanımıyordum ve aptaldım." Dolan gözleri daha da dolunca ne yapacağımı bilemedim.

"Önemi yok. Sadece gerçekler" dedi Erica havasında. Buna gülümsedim ama önemi olduğu belli oluyordu.

"Teşekkürler." dedi. Bakışlarım ona dönünce açığa kavuşturdu. "Ev için."

"Küçük çocuklarla ilgilenmeyi iş edindim." Güldü. " Önemli değil. Sanırım benimde bir ev arkadaşına ihtiyacım vardı."

"Korkusuz süper kahraman Harrington'da fake kahramanlar gibi korkuyor mu?" Dedi gülerek.

"Korkuyormuş demek ki." dedim.

Aramızda geçen uzun süre sessizlikten sonra "Her şey gerçekten bitti mi?" dedi Eddie.

"Ya da her şey gerçekten var mıydı?" dedim. "Bilmiyorum iki soruya da verebileceğim cevabım yok. Ama köyü olduğu kadar olmasa da iyi şeyler de ekledi hayatlarımıza. Umarım bitmiştir. Tekrar başlasa bile yine bitiririz."

"Öyle bir gücüm olduğunu sanmıyorum. Yani tabi ki ben bir şey yapmadım ama Harrington aynı şeyleri tekrar görmek beni biraz zorlar."

Elimi saçına atıp saçlarını kulağının arkasına yerleştirdim. "Süper kahramanın burda küçük adam üzülme." dedim ve sözlerime devam ettim. "Her şey bir ilizyondan oluşuyormuş gibi düşün, unutmaya burdayım ve Eddie kendini küçümseme hepimiz çok şey yaptık. Sen de çok şey yaptın. Aynı şeyleri görmeyeceğimizi umut ediyorum."

Koca kahvelerini açıp baktı. Sonrasında dudaklarına ufak bir tebessüm kondurdu. Elim ise hala saçlarındaydı.

papercut, steddie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin