3am

389 47 48
                                    

İşten sonra Robin ile Max'i ziyarete gitme kararı almıştık. Yolda ilerlerken Robin susmak bilmiyordu.

"hey dingus! Beni dinliyor musun?" Arka fonda çalan müziğin sesini yükselttim. Gözlerini devirdiğini hissediyordum. "Her neyse, Eddie ne yapıyor? Uzun zamandır evden çıkmıyor. Hem de senin evinden. Söylesene koca oğlan." kısılmış gözleri ve kıkırdayan ağzı beni de güldürdü.

Müziğin sesini kısıp cevap verdim. "Evde, benim evimde. Acaba niye benim evimde? Çok merak uyandırıcı bir soru Robin! Çünkü yaşadığı yerde, gözlerinin önünde Chrissy havalanıp çarpılmış gibi kemikleri kırılarak ölmedi." Cevabımdan sonra dudaklarını birbirine bastırıp geri yaslanan Robin'in sorusuna tekrar cevap verdim. "Muhtemelen şarkı dinliyor ya da gitar çalıyor. Belki de ot tüttürüyor. Bilemiyorum. Ve adı aklanmış olsa bile insanlar ona hala katil gözüyle bakıyor. Doğal olarak evden çıkmak istemiyor. Eddie'yi bu kadar merak ediyorsan bebek ziyareti sonrası evime gelebilirsinin, Buckley."

"Gideriz. Ama bence bir kaç kişi daha olmalı orda, Harrington."

...

Hastane koridorlarında Max'in odasına ilerledik.

"Heey! Naber küçük aşıklar? Bebek bakıcınız ve ben geldim." diyerek giriş yaptı Robin.

"Sürekli beni ziyarete gelmenize gerek yok." diyen Max'in tepkisi hiçbirimizi bozmadı çünkü o böyleydi.

"Teşekkür etmen gerekirken neler yapıyorsun kırmızı kafa. Şu an hiç mutlu bir bebek bakıcısı değilim." dedim.

"Hey bakıcımız seni mutlu edicek haberimiz var. Eddie buraya geliyormuş. Seni mutlu edicek bir haber gibi geldi Lucas ve bana." Dedi kapıdan giren Henderson.

"Bana bak, Henderson. Bana Eddie iması yaparsan senin dişlerini kırarım. Siz de beni ciddiye almaya başlamalısınız veletler." isyankar bir şekilde dedim.

"Bu dingus bu konu açılınca niye sinirle-" derken. "Heyyy, nabersiniz? Harrington'u kim sinirlendirdi? Waow, süper kahramana böyle davranmayın arkadaşlar." diyerek içeri giren Eddie'ye baktım. "Hey kırmızı kafa. Seni ziyarete gelemedim. Biliyorsunuz karşınızda avlanacak bir ucube duruyor." diyerek güldü. "Sana ne getirdim bak." diyerek Lucas'a poşeti fırlattı. Max elini ayağını oynatamadığından dolayı sevgilisine vermek daha doğru olurdu. Lucas, nerdeyse yüzüne gelen poşeti açtı. Poşetin içinden maske çıkınca hepimiz güldük.

"Maskenin aynısını bulamadım." dedi.

"Teşekkürler" diyerek alaya aldı.

Biraz vakit geçirdikten sonra evimize dönme vaktimiz gelmişti. Vedalaştıktan sonra arabama geçtik. Eddie arkaya geçmişti. Robin ise ön koltuğa ve konuşmaya başlamıştı. "Beni evime bırak istersen. Ah ne kadar ev denilirse tabi." Onu tanıyordum. Eve gitmek istemiyor ama aklı sıra bizi rahatsız edeceğini düşünüyordu.

"Hey! Bize gidelim işte. Bir şeyler içeriz. Vickie'yi de alalım istersen. Ne dersin?" dedim.

"Vickie'yi alalım o zaman. Aslında sizi yalnız bırakmak isterdim ama bilirsiniz ailem evde ve Vickie'yi davet edemiyorum. Vickie'de aynı şekil ve siz bana Vickie ile rahat takılabileceğim bir ortam sunuyorsunuz. Tabii ki kabul edeceğim." diyerek sustu.

Eddie camdan dışarı odaklanmıştı. Sizi yalnız bırakmak isterdim kısmını muhtemelen duymamıştı. Buckley'i bir gün gerçekten öldüreceğim.

papercut, steddie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin