Kurye hemen hemen zamanında geldiğinden bavulumu hazırlayacak zamanım vardı.Yanıma sadece minimum kıyafet, hijyen malzemeleri,bir defter, kalem, telefonum için şarj kablosu, biraz fazladan para, belgelerim, cüzdanım ve anahtarlarımı almıştım.
Bir ceket giydim ve sırt çantamı aldım. Gözüm yaptığım bir resme takıldı.Üzeri bir örtüyle örtülmüştü, resmi göremiyordum ama neye benzediğini biliyordum.Bir terapiymiş gibi sekiz gündür üzerinde çalışıyordum.
Onu yanımda götürmeli miydim?
Örtüyü kaldırdım ve böylece resim ortaya çıkmış oldu.Bu grubumuzun bir resmiydi;Thomas,Hannah,Lily,Dan,Jake, ben ve hatta Phil bile vardı,hepimiz birlikteydik.Richy yakınlarda duruyordu,bize arkası dönük olsada en yakında olan kişi oydu.Hannah ve Thomas sarılıyorlardı.Cleo,Jessy ile birlikte duruyordu.Phil kız kardeşinin arkasındaydı.Lily,biraz utangaç gözüken Jake'in kafasını eliyle okşuyordu.Ve ben onlardan biraz daha arkada duruyordum.Gruba sadece yüzümde bir gülümseme ile bakıyordum.Dan tekerlekli sandalyesinde otururken kollarını çapraz şekilde kavuşturmuştu.Arka planda Duskwood ormanı gözüküyordu ve birkaç kuzgun gökyüzüne doğru uçuyordu.
Belkide bu resmi Umut Kapısı'na bir veda olarak bırakmalıydım.Bunu evimde tutamazdım,bana sadece hüzün getirirdi.
İç çektim,yanımda götürmeliydim.Kim bilir belki Umut Kapısı onu açık artırmaya koyar ve elde ettikleri parayı kendi etkinlikleri için finanse ederlerdi.Uzun zamandır hayır için böyle bir açık artırma yapmıyordum.
Kolumun altındaki resimle tren istasyonuna koştum, Duskwood'a giden tren geldiğinde tam zamanında oradaydım.
Güzel ve tenha bir yere düşüncelerimle yalnız kalabilmek için oturdum.Pencereden dışarı bakıp yanımdan geçip giden manzaraları görünce,olanları düşündüm.
Duskwood'da beni tanıyan biri var mıdır diye merak ediyordum,herhangi bir konuşma sırasında gruptaki hiç kimseye yüzümü göstermedim ya da Jessy'nin bana attığı gibi kendi fotoğrafımı hiç göndermedim, ama bir keresinde tam adımı ağzımdan kaçırdım.Beni merak eden birisi adımı google'da arattırabilirdi ve ben de sanatımla adımdan söz ettirdiğim için kolayca bulunabilirdim.
Arkadaşlarımdan biri süpriz bir şekilde omzuma dokunup "Lia, burada Duskwood'da mısın?!" diye sorarsa nasıl tepki verirdim ki?
Gülümsedim.Gerçektende güzel olurdu.Kulaklarıma varan gülümsemle "Evet,bu benim!" Derdim.
"Aman Tanrım, bu çok harika!" Jessy böyle söyleyip bana sarılmak için atlardı.
"Hadi Rainbow kafeye gidelim!Bize kendinle ilgili her şeyi anlatmalısın!" Oraya varana kadar Cleo beni kendine çekiyor,Thomas ve Hannah ise
beni gördüğüne şaşırıyorlar."Lia yaptığın her şey için teşekkürler." Hannah yakınlaşıyor.Onun iyi olduğunu gördüğüm için gerçekten çok mutluyum.
"Sorun değil,yardım etmemezlik yapamazdım." dürüstçe cevaplıyorum.
"Hey boo." seni burada görmeyi asla hayal edemezdim." Bu yorum Dan'den geliyor.
Gözlerimi devirip "Seni görmekte çok güzel Jack Daniels." diyorum.
"Teşekkürler Lia," Lilly Gülümsüyor ve sonra gözleri arkamdaki bir şeye kayıyor,
birinin nazikçe omzuma dokunduğunu hisseddiyorum.Kalbim hızlıca çarpmaya başlıyor,yutkunuyorum ve midemde o kelebekleri hissetmeye başlıyorum.Görmek için can attığım gözlere bakmak için arkamı dönüyorum.Hangi renkleri göreceğim diye merak ediyorum.
"Sıradaki durak,Duskwood."
Anonsla uyandığımda inledim ve içimden lanet ettim.Çok güzel bir rüya görmüştüm.Biraz daha devam edemez miydim sanki? Sırt çantamı ve tabloyu aldım,göğsümde hissettiğim acıyı dindirmeye çalıştım.Hayallerimin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini biliyordum.Ben kimsenin özlemeyeceği biriyim sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Color Of Your Eyes (Türkçe Çeviri)
Fanfiction10.bölümden sonrasını ele alan bir Duskwood hayran kurgusu.(10. bölümü tamamlamayanlar için spoiler uyarısı.) MC'nin(Lia) Jake'den ve Duskwood'da ki arkadaşlarından bir haber alalı uzun,sekiz gün geçmiştir.Herhangi birisiyle iletişime geçme çabaları...