Bölüm 14:Sandalye

131 16 11
                                    

Gözlerimi açtığımda vücudumun ağrıdığını hissetmiştim.Kollarımı ve bacaklarımı hareket ettiremiyordum.Bekle,neden haraket edemiyorum?

Başımı kaldırıp etrafama baktım.Bomboş bir odadaydım,önümde sadece asılı bir lamba ve odanın köşesinde bir sandalye vardı.Duvarlar kirli ve rutubetliydi. Güzel bir yer değildi anlayacağınız üzere. Bileklerimi hareket ettirmeye çalıştım.Ama ettiremedim,iple sıkıca  bağlamıştı it oğlu it şerefsiz

Oh,hayır hayır hayır...Lütfen Bu bir kabus olsun ve uyandığımda kendimi motel odasında ya da evimde bulayım.

Kurtulmaya ve aşağı yukarı zıplamaya çalıştım,dolayısıyla biraz gürültülü ses çıkmıştı.Ha birde bileklerim acıdı ve yandı.Keskin bir nefes aldım.

Tamam,bu rüya değil.Gerçekten tam anlamıyla harika.Neden bağlıyım? Beni kim ne sebeple kaçırdı?Öncelikle zengin bir anne babam yok;Çok gizli kalması gereken sızdırılmış hükümet bilgilerim de yok.Allah'sızlar Beyoncé'de değilim ben.Hiçbir şeyim yok ve ben bir hiçim.Öyleyse ne sebeple kaçırdınız beni orspçcklrı

Durumun ciddiyetini fark ettiğimde,Tanrı'nın hayatımı kötü bir şakaya çevirdiğine tam anlamıyla inanmıştım.Sinirlerim bozulunca birden için de bulunduğum duruma gülmeye başladım.Gülmem birinin dikkatini çekmiş olacak ki,yaklaşan ayak seslerini duydum.

Kapı açıldı ve içeri iki adam girdi.Birisinin vücudunun her yerinde dövmeler vardı ve uğraşmak istemeyeceğin tipte bir adamdı diğeri ise...

"Poke?" İnanamayarak mırıldandım.

"Beni tanıyorsun yani? Artık o kadar da aptal değilim, ha?" sırıttı.

Söylediği tek bir kelime bile şuan da hiç önem yaratmıyordu. "Tüm bunların anlamı ne?" Üzülmeye hakkım bile olmadığı için, dünyaya, diğer herkese ve kendime kızma sınırıma ulaşarak daha kararlı bir şekilde sordum.

"Burada soruları ben sorarım,tatlım." dedi dövmeli adam önce sandalyeyi köşeden çekti ve onu tam önüme yerleştirmek için sürükledi.

Sandelyeye oturmasını izledim,sonra öne doğru eğildi ve kollarını birbirine kavuşturdu.

"Emilia Clarson sen misin?" diye sertçe sordu.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye tekrar sordum.

"Hey, burada soruları soran benim dedim sana!"  Bağırdı.

Çevirmen notu:Sen kim köpke bağırıyon kıza?

Ona korku ve sıkıntıyla karışık bir ifadeyle baktım.

"Sen Lia mısın?"

"Evet," dedim dişlerimi sıkarak.

"Güzel" dedi adam. Sonra yanındakine yaklaşması için işaret etti ve ona birkaç yüzbin  dolarlık bankot verdi.

"Gidebilirsin Poke,ihtiyacım olan her şeyi aldım." dedi ve sonra onu kovdu.

Poke bana baktı,özür diler gibi bir bakıştı bu.

Adam tiksintiyle konuştu. "Tanrım, senin Lia olduğuna inanamıyorum, Jake senin gibi güzel birini gerçekten haketmiyor." Sesinden nefret akıyordu.

Kaşlarım çatıldı ve gözlerim büyüdü.

Tamam,bu konuşmadan  başka bir şey bekliyordum.Ama bu...

"Eh, Jake'in benimle ne alakası var?" diye sordum şaşkınlıkla.

Adam tek kaşını kaldırdı, "O senin erkek arkadaşın değil mi?"

The Color Of Your Eyes (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin