11. Yok Sayılanların Şarkısı

66 15 71
                                    

Size bir sır vereyim mi? Kitap bu bölümle başlıyor...

...

Uyandığımda kendimi bulduğum yer çok tanıdık, bir o kadar da yabancıydı.

...

Net olan hiçbir şey yok ama yeryüzü tarafından tamamen unutulduğum bu yıllar beni yetiştirmiş, bunun farkındayım. Hafızam silik ama yeryüzünün diğer tarafının gökyüzü değil, yer altı olduğunu biliyorum en azından.

Ve çığlık sesleri. Klasik.

Biz üç gruba ayrılmışız, ayrıştırılmışız. Birincisi, masumlar. Krallıkta her şeyin yolunda olduğunu, sonunda barışa ulaştığımızı düşünenler. Her geçen gün daha fazla sömürüldüklerinin, tüketildiklerinin farkında olmayanlar.

Buraya getirilip o kulak tırmalayan çığlıkların sahibi olana kadar da olmazlardı.

İkincisi, Anyelta'nın ve geçitlerin kayıplara karıştığına inananlar. Masum değiller, hiç değiller ama onlar da mağdurlar. Belki bir gün, bizi bu çıkmazdan kurtaramasalar bile bir çıkmazda olduğumuzun farkına varacak insanlar.

Üçüncüsü ise elbette sorumlular. Suçlular. Her şeyi bilen, tüm bunlara sebep olanlar.

Hangi gruptaydım bilmiyordum ama kesinlikle masum değildim.

Sonuç olarak sevgili okur... Ben Armina Saka. Ve bu, hikayenin öteki tarafı.

Yok sayılan birinin anlatımıyla...

...

Bilincim yerine geldiğinde doğruldum, bir süre gözlerimle etrafı süzdüm. Normal bir oda gibi ama olmadığını biliyorum. Hatırladığım gibi ama farkı hissedebiliyorum.

Bir süre sonra gelen 'artık uyandım' farkındalığıyla aniden ayaklandım. Beyaz duvarlı hastane odasında pencere yoktu; yalnızca biraz önce kalkmış olduğum dağınık yatak, iki çekmeceli bir komodin ve okullarda görmeye alışkın olduğum türden çoklu dolaplar. Üzerlerinde bulunan minik kilitlere bakılırsa muhtemelen kilitlenmişlerdi ve açamayacaktım, ama yine de denemek beni biraz oyalardı.

Kare kare dizilmiş 20 dolabı sağ üst köşeden başlayarak zorladım, on üçüncüye gelene kadar açılan olmadı. 13 numaralı dolap beklemediğim bir şekilde aralandığında kalbim hafifçe tekledi, yüzüme bir tebessüm yayıldı ve dolabı iterek yeniden kapanmasını sağladım.

Tekrar açmadan önce elim bir anlığına durdu, içinde neler olabileceğini düşündüm. Günümüze ait, hangi zaman diliminde olduğumuza dair bir ipucu veren bir şey? Babamın bir eşyası? Belki de tamamen boştu. Beni buradan çıkaracak bir anahtar olabilir miydi?..

Bu biraz fazla kolay olurdu.

Daha fazla düşünmeden dolabı açtım ve beklediğim hayal kırıklığıyla yüzleştim. Boştu, bir anahtar veya başka bir şey yoktu, koymazlardı. Herhangi bir şeyi bulacağımın riskini almazlardı.

Gerçi, uyanmamı planlıyorlar mıydı ki? Sonsuza dek sadece bu odada uyumasını ve işlerini görmesini bekledikleri bir kadının olduğu odayı kilitlemeye gerek duyarlar mıydı? Geçmişe gittim, her zaman istemsizce yaptığım bir şeydi.

Duyamazlar, diyordu. Burada kimse seni duyamaz. Bağırmana, çığlık atmana gerek yok, Armina. Zaten çıkamayacaksın.

Yapmaman gereken bir şey yaptın, demiştim cevaben. Bu şekilde beni de kaybedersin.

Yapmam gerekiyordu, diye mantıksızca bir açıklama yapmıştı, benim söylediğimi yok sayarak. Üzgünüm, Armina.

Üzgündü. Üzgün olması bir şey değiştirmiyordu. Onunla çalışmıştı. Babamla çalışmıştı.

AnyeltaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin