Yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi. Nefesi dudaklarıma çarparken yüzlerimiz arasındaki mesafe yok denecek kadar azdı..
Hayalleri için Türkiye'den Toronto'ya gelen Melis'in yaşadıkları bu kitapta!
Akşamki parti için üzerime kırmızı, kısa askıları olan bir elbise giymiştim. Anna'yı kırmamak için mızmızlanarak gitsemde giydirdiği için Anna'ya teşekkür bile edebilirdim. Partinin olacağı yere geldiğimizde herkes çok şıktı. Kızlar genelde elbiseleri kısa tercih etmişlerdi gecenin sonunda kuyruğu ellerinde taşımamaları için.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
*Melis'in elbisesi*
Etrafı incelemeye başladığımda Aidan'nı gördüm. David ve başka kişiler vardı yanında. Kumral olan kadının dediklerine güldükten sonra David konuştu. Odağını ona çevirdi. Ne kadar onu izlediğimi bilmiyordum. Kendime göz göze gelmemiz ile gelmiştim. Bana göz kırptı. Ona gülümsediğimde Anna'nın cırtlak sesiyle kulaklarımı kapattım.
"Ne bağırıyorsun kızım ya!" diye söylendikten sonra iki eliyle kollarımdan tutup beni salladı "Göz kırptı sana kızım görmedin mi!" sevinçle konuştuğunda ona güldüm. Aidan'a baktığımda Anna'nın ne dediğini anlamış olacak ki pis pis sırıtıyordu. Sinirli bir şekilde ona bakış attıktan sonra önüme döndüm. Arkadaşlarımda gelmişti işte. Şerefe yapıp ilk bardakları içtiğimizde yüzümü buruşturmuştum. Diğerlerinin zoruyla ikinciyi de kafama diktim.
"Biraz hızlı gitmiyor musun?" duyduğum cümleyle arkama döndüm. Aidan yanıma gelmişti. Diğerleri Aidan'ı görünce şaşırmış olsada Anna hepsini uzaklaştırıp bizi yalnız bırakmıştı.
"Bilmem hızlı mı gidiyorum?" diyip üçüncüyü kafama diktiğimde Aidan ciddileşti. "Hızlı gidiyorsun Melis. Geçen sarhoş olduğunda neler yaşandığını ikimizde biliyoruz."
Sıkıldığımı belli ederek "Of tamam, haklı olabilirsin. Ama ben gene içeceğim." arsızca gülüp dördüncüyü doldurmak için uzandığımda engel oldu. Şişeyi eline aldı. Arkasına sakladığı eline ulaşmaya çalışırken söyleniyordum. "Aidan çocuk musun sen?Ver şunu!"
"Asıl sen çocuk musun Melis. Laf dinle biraz." İçki şişesini geçen garsonlardan birine verip garsonu yolladı.
"Hayır yani öyle demek istemedim." diye kendimi ifade etmeye çalışırken o sadece beni izledi. Yeşil gözleri yüzümde, üzerimde gezerken yanaklarımın kan topladığını, kızardığını hissedebiliyordum.
"Benimle gelsene." dedim. Elimi uzattığımda bir şey demeden kabul etti ve elimi tuttu. Dışarı çıktığımızda müzik sesi boğuklaşmıştı. Saat gece yarısını geçmişti yıldızlar bu yüzden gökyüzüne inmişti. Kampüsün çimenlerine oturdum. Aidan da yanıma yerleştiğinde gözlerimi çoktan kapatmıştım.
