Yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi. Nefesi dudaklarıma çarparken yüzlerimiz arasındaki mesafe yok denecek kadar azdı..
Hayalleri için Türkiye'den Toronto'ya gelen Melis'in yaşadıkları bu kitapta!
Sabah sabah Aidan'ı görmek için erkenden kalkıp hazırlanmıştım. Önce Anna ile kahvaltı edip olanları konuşacaktık daha sonra ben oradan Aidan'nın yanına gidecektim. Rüyamda kötü olduğunu görmüştüm ve içim rahat etmemişti. Hazırlanmaya başladım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
giyindikten sonra biraz yüzümü toparladım siyah çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım. Anna'da odasından çıkmıştı. Kol kola girip yemekhaneye indik. Baya kalabalık olan koskocaman yerde gözlerim Aidan'ı arıyordu. Anna koluyla dürttüğünde elimde tuttuğum tepsiyi sürükleyerek kahvaltılıklardan aldım. Kahvaltımızı ederken gözlerim hala masalarda dolanıyordu.
Tabağımı çöpe döküp koyduktan sonra Aidan'nın odasına çıktım. Kapıyı tıklattığımda içerden "Gir!" dedi. İçeriye girdiğimde kapıyı kapatıp odanın içine ilerledim. Yatağında üzerine battaniyeyi almış bir şekilde uzanıyordu. Güzel yüzü solmuş, gözlerindeki ışık kaybolmuştu. Komidinin üzerinde duran ilaç ve suyu görünce konuşmaya başladım.
"Hey! Ne oldu sana?" endişeyle yatağın yanına oturdum. Anlına düşen saçları elimle itiledim. Kendini zorlayarak konuştu.
"Üşüttüm sanırım." dedi. Öksürüğü cümlesine eşlik ederken elimi bu sefer yanağına koydum. Ateşi vardı.
"Sen yanıyorsun Aidan! Ateşlisin hemde çok!" kızarak dediğimde yarım ağız gülerek "Bilmediğim bir şey söyle güzelim." dedi.
Hafifçe omzuna vurarak konuştum: "Ben onu mu diyorum sence?" beraber güldüğümüzde onu zorla kaldırmaya çalışıyordum.
Güzelim mi demişti o?
"Kalk hadi duş alman lazım."
"Melis saçmalama donuyorum.." Dediğinde ayaktaydı ama ilerleyemiyordu.
"Tamam bana bırak." kolunu omzuma atıp banyosuna kadar eşlik ettim daha sonra zorla duşa soktum.
"Birlikte mi duş alıcaz?" sözleriyle şok olmuş şekilde yüzüne baktım.
"Hayır tabii ki de." Elimi anlıma vurdum.
"Sen öyle ısrarla buraya getirince bende şey sandım.."
"Yanlış sanmışsın!" elime fıskiyeyi alarak suyu açtım ve onu ıslatmaya başladım.
" Ah, kızım dur dondum diyorum!"
On beş dakika cebelleştikten sonra onu banyoda yalnız bırakıp üstüne giymesi için siyah eşofmanını ve ince uzun kollu sweatini verdim. Hava soğuk değildi evet ama o hastaydı. Annem yaz günü hasta olsam bile beni sıkı giydirirdi, bende ondan görmüştüm işte.
Giyindikten sonra yanıma gelmişti. Ben o giyindiği sırada odasını toplamıştım elimden geldiğince. Odanın havalanması için açtığım camları kapadım. Aynanın yanında duran uzun boylu çiçeği incelemeye başladım. Yapraklarının dokusu kadife, kokusu ise ferahtı.
