ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: İZ

292 22 31
                                    

Balçıkla sıvalanmış gecenin koynunda gizleniyordu geçmiş. Geçmiş bendim, ben geçmişin ta kendisiydim. Gece kadar karanlık değildim ama geçmiş benimleydi. Her tarafım acının sarmaşıklarıyla dolanmıştı. Bu kördüğümü ilmek ilmek işleyen adamın koynundaki gece artık bendim. Silah bendeydi ama belimde değildi. Hakan ARAS kadar beceriksizde değildim... O beni arafta bırakmıştı ama ben, onu cehennemin doğurduğu zebanilere yem edecektim. Benim silahlarım; geçmişim, çocukluğum, ailem ve zihnimdi. Her şey onlarda saklıydı. İhtiyacım olan sükûnet dudaklarımın arasında yerini alalı asırlar olmuştu.

   Beni öldürmeyen baştan var etmişti. 

  Bugün dünden daha yeni bir gündü. Uyandığımda her yer aydınlıktı. Yağan karı görebiliyordum. Kar taneleri cama değilde bir bir yanan zihnime yuvarlanıp buhar oluyordu sanki. Kafamın altındaki yere düşmekte olan yastığa son kez sarıldığım da duyduğum su sesiyle gözlerimi etrafıma gezdirdim. Merakıma yenik düşüp ayağı kalktım ve sesin geldiği yöne ilerledim. Ayaklarım beni banyonun bulunduğu kısıma götürmüştü. Uslanmaz parmak uçlarım yavaşça kapının açılması için baskı uyguladı. Kapı açılır açılmaz yoğun bir buhar görüşümü engellerken aynı zamanda nefes alıp verme yetimi zayıflatıyordu. İçeri girdim öylece. Su sesi beni çağırıyordu. Gittikçe yaklaşan ses artık tam burnumun dibindeydi. 002 arkası dönük bir şekilde başını mermere eğmiş duş alıyordu. O an yutkunamadım. Nefes almam bile zordu ama bunun sebebi kesinlikle yoğun buhar değildi. 

   Asrın ARAS, şuan tam karşımda duşunu alırken sımsıkı kollarıyla saçlarını duruluyordu. Ensesinden aşağı düşen saçlarının arasından akıp giden sadece su değildi! Gözlerimde akıp gidiyordu sırtında taşıdığı acılara. Anılar birer birer izlerini bırakmıştı. Derin yaralar geçmişin armağanıyken aslında bizler için acı anılardan başkası değildi. Yavaşça ilerleyip duşa bende girdim. O an 002, hissetti. Benim varlığım ve sırtındaki acılar birbirine şahitti. Onlara dokunmak onlardan bir parça olmak isteyen o aceleci ve tutkulu parmaklarıma tek bir engel bile koymadım. Yerini biliyorlar gibi yerleşti parmaklarım izlerine. Sırtında boylu boyunca uzanan kemer izini aynı acıyla sahiplenip ilerledim. Acılarla bütün olmak ancak o acıyı hissettiğinde gerçekleşir. 

   "Bu bir..." diye söze başlayan korkusuz dudaklarım onun yoğun sesiyle cesaretini kaybetmişti. Yerini sadece derin bir endişeye bıraktı.

   "Çık!" 

   Acı çekmiyordu ama o yarayı da sevmiyordu. Kim acılarından var olmuş izleri severdi ki? Onu dinlemedi parmaklarım ve biraz daha yarayı takip etti. Bedeni kaskatı kesilen o cesur adam yerini başka birini devretmiş gibiydi. İlk kez benimleyken susuyordu. Nedeni acılarını seviyor olmam mıydı? Bundan cesaret alan parmaklarım neredeyse izin sonuna ulaşmıştı ki; bir el sertçe bileğimi yakalayıp beni suyun altına çekene kadar. Artık bende onun karıştığı suya karışıyordum. Bedenimi yavaşça mermere dayadı ve el bileklerimi de aynı kibarlıkla duvara yasladı. Sakin ama gergindi. Yine çenesi seğiriyordu. Gözleri... Zümrüt yeşilinden daha parlaktı. Yüzünden akan suyla pembeleşen dudaklarına ilişti gözlerim. 

   "Bir daha bana dokunma çaylak!" diye bağırdı. Gözlerine baktığımda öfkeyle taşan gözleri benim ıslanan yüzümün her zerresinde dolanıyordu. Ardından dudaklarıma yaklaştı ve fısıldadı. "...yoksa seni öperim."

   İşte kalbim ve ruhum bunu kesinlikle beklemiyordu. İkisi de heyecan ve isteğin ötesindeydi. Onu öpmek isteğimi gerçekleştirmek için sürekli beynime komut yolluyorlardı. Yapamazdım... ben o kadar cesurdum değildim. 

KOD ADI: ÇAYLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin