Şebnem Ferah- Artık Kısa Cümleler Kuruyorum
İyi okumalar...
•••
Ortaokuldayken baba-çocuk günleri düzenliyorlardı okulumuzun bahçesinde, katılmıyordum tabii ki. Annem her ne kadar 'Gidelim, farkımızı ortaya koyalım.' dese de, istemiyordum gitmeyi, o zamanlar farklı olmak kötü geliyordu. Çocukken çok konuşurdum, hiç kimse susturmaya çalışmazdı da. Ama artık suskunluk, konuşmaktan daha cazip geliyordu. Saçlarımdan dolayı liseye kadar zorbalık görmüştüm, liseye başladığım sene insanlar 'Saçların çok güzel, doğal mı?' ya da 'Böyle doğmak için her şeyimi verirdim.' gibi cümleler kuruyorlardı.
Okuldakiler 'Baban nerede?' diye de soruyorlardı çocuk aklıyla. Kim bu soruyu sorsa kollarımı göğsümde bağlar, koşarak kaçardım oralardan. Cevabını bilsem elbet ki bir şey söylerdim ama ben babam nerede bilmiyordum ki. Dört sene önce gelen düğün davetiyesinde, düğünün Tekirdağ'da olduğu yazıyordu. Herhalde orada yaşıyordu şu an.
Sevgi; bir insanı değiştirebilecek en güçlü şeydi. Acı da değiştirirdi. Değer verdiğin bir insanın değiştiğini görmek ise, işte o insanı baştan yaratam asıl şeydi.
Annemin çöküşünü izlerken, ben de değişmiştim. Erkeklerin çoğundan tiksinen, sessiz, dobra, duygusuz; gözlerinden hiçbir duyguyu taşırmayan o kız olmuştum ben, annemi izlerken. Annem çökerken, bilmeden de olsa beni, Nalan Çağlayan'ı baştan yaratmıştı.
Giydiğim siyah takımın üzerimdeki duruşunu seyrediyordum aynada. Altımda yeni tadilattan gelen siyah, boru paça kumaş bir pantolon, beyaz bir gömlek ve yine siyah, kalçamın hizasında bir ceket giymiştim. Aynamın yanındaki siyah stilettolarımı elime alarak ayağıma geçirdim ve odamdan çıkmadan önce çantamı aldım. Düzleştirdiğim kızıl saçlarımı omzumdan geriye itekleyerek ayakkabılığın yanındaki şemsiyelikten şeffaf şemsiyemi alarak evden çıktım. Şeffaf şemsiye almamın sebebi, kafamı kaldırıp derin bir nefes alırken kısa bir süre de olsa yağmuru seyredebilmekti.
Bugün adliyeye gidiyordum, artık adliyelerdeki bazı davalara girebiliyordum eğitmenler eşliğinde. Gideceğimiz yer resmiyet içerdiğinden, resmi kıyafetler giymemiz isteniyordu.
Topuklarımın tok sesi apartmanda yankılanırken, şemsiyemi açarak apartmandan çıktım ve durağa yürümeye başladım. Yokuştan on beş santim topukluyla inmek hiç kolay değildi fakat zor da olsa başarabilmiştim. Uyuyakaldığım için minibüse binerek metro durağına gitmem, oradan da adliyeye gidebilmem için metroya binmem gerekiyordu. Metronun ne kadar kalabalık olacağı gözümün önüne gelince yüzümü buruşturdum. Acilen annemden arabayı almalıydım.
İğrenç.
Durağa vardıktan kısa bir süre sonra gelen minibüse bindim ve parayı şoföre uzattım. Her yer dolu olduğundan rahat olabileceğim bir yere ilerledim ve sırtımı cama yasladım. Cebimden çıkardığım kulaklıkları taktım ve rastgele bir Şebnem Ferah şarkısı açtım.
Bir sanatçı, nasıl oluyor da her şarkısında insanı paramparça edebiliyordu? Nasıl yırtabiliyordu söylediği sözler göğüs kafesinizi? Şebnem Ferah'ın her şarkısında kendimden bir parça buluyordum, o kadar ayrıydı ki yeri, o kadar özeldi ki benim için.
İneceğim durağa yaklaştığımızı fark ettiğimde yaslandığım yerden ayrılarak düşmemek için soğuk demirlere tutundum. ''Işıklarda inebilir miyim?'' diye seslendim şoföre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|SAUDADE|
ChickLit"Nalan koymuşlar adıma, üzgün kadın demekmiş..." Zor ve soru işaretleriyle dolu bir çocukluk geçiren Nalan'ın hayatı, henüz ilkokuldayken gördüğü bir videoyla değişir. Gördüğü video sadece çocukluğunu değil, tüm hayatını etkiler. Yaşadığı travmaları...