20 bölüm

602 45 41
                                    


Eylül:Günaydınnn

Eylül:Napıyor benimki

Poyraz:Kimmiş seninki?

Eylül:Poyrazcan

Poyraz:Bana Poyrazcan demesen sjskshsjk

Eylül:Neden?

Poyraz:Rahmetli Faruk amca da derdi

Eylül:Napıyorsun şimdi

Poyraz:Yatıyorum

Eylül:Bu saatte mi?

Eylül:İşe gitmedin mi?

Poyraz:Bir sesli mesaj*

'Bu gün biraz hasta gibiyim o yüzden işe gitmeyeceğim.Dünden beri zaten uyuyamıyorum, boğazım çok acıyor.Merak etme sen bir çay içerim geçer'

Sesinden hasta olduğu belliydi ve bana çay içerim geçer mi diyordu!?

Eylül:Çay'la olurmu hiç

Eylül:Bir şey yedin mi?

Poyraz:Halim yok

Eylül:Bekle geliyorum

Poyraz:Hayır güzelim gelme ben iyiyim

Eylül:Konuşturma beni Poyrazcan üzerimi değiştiriyorum

Poyraz:Tam foto çekip atmalık :)

Eylül:Hastasın ama sapıklığından ödün vermiyorsun

Poyraz:Yok kız ölüyorum

Eylül:Geliyorum canına okumaya

Poyraz:Görücez :)

Poyraz İdil'in eski evinde kalıyordu.Yeni bir ev bulana kadar, orada yaşayacaktı.

Merdivenleri ikişer ikişer çıktıktan sonra kapıyı çaldım.Dakikalar sonra adım seslerini duyduğumda, kapı açılmıştı.
Karşımda siyah düz bir tişört ve siyah bir eşorfmanla saçları dağınık, burnunun ucu hafif kızarmış bir Poyraz duruyordu.Hasta olduğu yüzünden okunuyordu.

Ellerimi kaldırıp boynuna sarılacağım sırada, geri çekildi.Ellerim iki yanıma düşerken, kaşlarımı çattım."Vay şerefsiz! Niye sarılmıyorsun bana?"
"Şu an sana sarılmayı deli gibi arzu ediyorum ama hastayım ve seninde hastalanmanı istemiyorum."
"Bir şey olmaz.."
"Hasta olursun." Dedi.
"Olurum."
"Ölürüm." Dediğinde, gülümsedim.İçeri geçmem için geri çekildiğinde, yanından geçerek salona girdim.

Bir hastaya göre evi düzenliydi.Ama koltuk ve komidin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.Yeniden kendini koltuğa attığında, nefes almakta bile zorlandığını farkettim."Bir ilaç vereyim ben sana.." çantamı komidine bıraktığımda, tişörtümün kollarını yukarı kıvırdım.Oysa yattığı yerden bana bakıyordu."İlaçlar nerede?" Diye sorduğumda, eliyle mutfak dolaplarını gösterdi.

Koşarak ilerleyip zibilyon tane dolap arasından ilaç olan dolabı bulmaya çalıştım.Sonunda ilacı bulduğumda, bir bardak su doldurarak yanına gittim.Gözlerini kapatmıştı ve uyuyor gibi yapıyordu.Yanına oturduğumda gözlerini açtı."Al iç şunu." Elini koltuğa bastırarak doğrulduğunda, suyu elimden aldı.İlacı ağzına atıp içti.Bardağı elinden aldığımda, geri yatmıştı."Saol güzelim." Gülümsedim.

"Bana böyle bakıcağını bilsem, her gün hastalanırdım." Dediğinde koluna vurdum.Gülümsedi."Tövbe de!" Dediğimde kafasını salladı.

Ayağa kalkarak mutfağa ilerledim."Şimdi sana güzel bir çorba yapıcam, bir şeyin kalmayacak."
Dolaptan bir tane tencere çıkardığımda, kullanacağım malzemeleride tezgaha diziyordum.

Çorbanın dibi tutmasın diye karıştırdığımda, bir elimi de tezgaha yaslamıştım.Arkamdan gelen ayak sesleriyle Poyraz beyin ayaklandığını anlamıştım.Geldi ve ellerini sıkıca karnıma sardı.Tüm vücudu vücuduma yaslıydı.

Beni geri döndürdüğünde ocaktan uzaklaştırarak, tezgaha yasladı.Ellerini iki yanımda tezgaha koydu.Yüzü yüzüme çok yakındı ama beni öpmüyor, öylesine duruyordu.Öpsündü bari!

İçimdeki dürtülere engel olamayarak, yüzümü ona yaklaştırıp dudaklarımı onunkinilere bastırdım.Geri çekildiğinde, kaşlarımı çattım."Hasta olursan bozuruşuruz?" Dediğinde kafamı sallayarak, kafasından tutup kendime çektim onu.O da bu anı uzun zaman bekler gibi ellerini tişörtümün içine soktu.Belimde duran parmakları beni huylandırırken, o bunu hiç umursamıyordu.

Ellerini tişörtümden çıkarıp bacaklarıma koydu ve beni tezgahın üzerine oturttu.Bacaklarımı onun beline sıkıca sardığımda, hissettiğim sertlikle inledim.Dudakları yukarı kıvrıldı.

Beni bir anda kucağına aldığında, düşmemek için bacaklarımı ona doladım."Nereye götürüyorsun beni?"
"Nereye istersin?" Dediğinde banyoya girmiştik.Hayırdır bilader?!
"Klozet istemem.." dediğimde gülmüştü.Beni lavaboya bıraktığında, duşakabin'e girip suyu açtı ve altına girdi."Poyrazcan sen salak mısın?! Hastasın zaten, çık şurdan." Lavabonun üzerinden yere atlayıp, ona doğru bir adım attığımda, kolumdan tuttuğu gibi suyun altına çekti beni.

Beni duvara ittiğinde, bunu sertçe yapmamıştı.
"Soğuk su içer misin?" Dediğinde, soğuk suyu açmıştı."Hasta olucaksın!" Diye fısıldadım.

Yüzümü ona yaklaştırdım.Alt dudağını uzun uzun emdikten sonra üste yöneldim.Ellerini kalçama koyup sıkarken, öpüşüme de karşılık veriyordu.Su kafamızdan aşağı akarken, biz bir-birimize bakmaya çalışıyorduk.

Kollarımı boynuna doladım.Bir-birine yaslı duran bedenlerimiz, gittikçe daha yakındı.Bu bile benim aklımı başımdan almaya yetiyordu.

Dudaklarımız sesli bir şekilde temasını sonlandırırken kesik kesik soluyordum.Göğsüm hızla inip kalkarken, gözlerine bakmıyordum.

Elini çeneme koyup ona bakmamı sağladı."Utandın mı?"
"Neden utanayım ki!" Dedim, üste çıkmaya çalışarak.Bunları yaptığım için kendimden utanmıyor olabilirdim, lakin ailem terbiyeli kızlarının gerçek hayatını bilseler o zaman konuşmamız gerekecek.

"Aynen öyle.Benden utanmana gerek yok.." dudaklarıma son kez öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.Suyu da kapatmıştı.
"Sanırım o çorbadan iki kase içilecek.." dediğimde, gülümsedi."Çorbanın dibi tutmadıysa neden olmasın." Gözlerim söylediklerinin farkındalığıyla büyürken, onu iterek çıktım banyodan.Al çıktım! Nereye çıkıyorum!?

Bir adım atmıştım ki, sertçe yere yapıştım.Sanırım kalçam kırılmıştı.Benim inleme seslerim banyoda duyulurken, Poyrazcan hayvan gibi anırarak gülüyor ve beni kaldırmaya çalışıyordu.O güldüğü için ağlayamıyor ve bende gülüyordum.

Nasılsınız iki gözümün çiçekleriii!

Bilinmeyen Numara|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin