"Ne konusu? Babamla evlilik resminizin neden buzdolabında asılı olduğunun hiç bir açıklaması olamaz!" dedi George sinirli bir şekilde resme bakarken.
"George biraz sakinleş... Benim hatam, sana önceden söylemeliydim" dedi kadın üzgün bir şekilde.
George sordu, "Neyi söylemeliydin?" Kadın derin bir nefes aldı ve "Baban Avustralya'dan geri dönüyor" dedi.
George endişeli ve şaşkın bir şekilde annesine baktı "Şaka yapıyorsun değil mi?" Kadın, George'a yaklaştı "Hayır, şaka değil..."
"Neden geri dönüyor! Sekiz yıl sonra mı? Bir kere bile karısı ve çocuğun iyiliğini düşünmedi o herif! Şimdi neden sekiz yıl sonra birden ortaya çıkıyor!" diye bağırdı George.
Sessizlik oldu, Bayan Kathy endişeli ve oğlu için üzgün görünüyordu. George, Clay'e bakarak "Üzgünüm Clay. Bizi biraz yalnız bırakır mısın?" dedi. Clay hızla dışarı çıkıp mutfağın kapısını kapatmış olsada sesler dışarı gelebiliyordu.
George daha alçak bir sesle sordu "Cevap ver anne. Neden geri geliyor?"
Kadın üzgün bir şekilde anlatmaya başladı. "Dün gece... Numaramı nerden buldu bilmiyorum ama bir şekilde bana ulaştı. Sesi biraz garipti, üzgün gibi. Yaptıklarından çok pişman olduğunu bizi hâlâ sevdiğini söyledi. Eğer onu kabul edersem gelip kendini affetirecekmiş"
"Ve sende ona güvendin mi?"
"Belki ona ikinci bir şans veremliyiz George. O gerçekten pişman!"
"Biz ona çok kez şans verdik anne! Ama o her seferinde sana ve bana yaptıklarını devam ettirdi. En sonunda kendi isteği ile yanındaki kadınla beraber çekip gitti! Merak ediyorum, aklı başına sekiz yıl sonra mı gelmiş?"
"Sen de haklısın ama o gerçekten çok pişman..."
"Onu bunca yaptığından sonra nasıl affedersin? Bu sözlerine nasıl hemen inanabilirsin! O heriften nefret ediyorum! Ona 'baba' bile demek istemiyorum! Bunca yaptıklarından sonra... O herif senin gençliğini, benim çocukluğumu mahvetti anne! Şu lanet olası ilaçları hâlâ o şerefsiz yüzünden kullanıyorsun, bunu unutma! Ve şunu bil ki, o adam bu evde oluğu sürece ben yokum!" George. Hızla kapıyı açıp mutfaktan çıktıktan sonra ardından kapıyı sertçe çarptı.
George, Clay'i kolundan tuttu "Hadi gidelim Clay!" Clay hemen çantasını alıp sırtına taktı, onu dışarı çekiştiren George'un peşinden giderek hızla evden çıktılar.
Sokağa indiklerinde aralarında hiç bir konuşma geçmedi, sadece George'un sinirli bir şekilde hızlı nefes alış verişi duyuluyordu. Yürümeye devam ederlerken Clay yavaşça konuştu "George biraz sakinleşmelisin"
George durdu, Clay'e baktı "Nasıl sakin olabilirim Clay?" George'un gözleri doluyordu. Clay'e bakarken titrediği açıkça ortadaydı.
Clay hızla George'a sarıldı, "Ben çok üzgünüm" diye mırıldandı George'un kafasını okşarken. George hıçkırarak ağlıyordu. "Anlamıyorum. Annem onu nasıl kabul edebilir?" George kafasını kaldırıp Clay'in gözlerine baktı, "Benim, küçükken sırf o 'baba' dediğim adam yüzünden sokaklarda neler yaşadığımı. Geceleri kapının önünde uyuduğumu. Evden kaçıp kaldırımların kenarında ağladığımı bir tek sen biliyorsun Clay"
George, böyle içten bir şekilde acı içinde ağlarken Clay'in yüreği paramparça oluyordu. "Evet biliyorum. Neler yaşadığını çok iyi biliyorum. Onu affetmemekte çok haklısın. Ancak şimdi biraz sakinleşmelisin. Sinirle yaptığın her şey sana zarar verecek" dedi Clay, George'u sakinleştirmeye çalışırken.
"Haklısın... Sakinleşmeliyim... Senin de gününü mahvettim, özür dilerim" dedi George.
"Hayır, özür dileme. Sen hiçbir şey yapmadın. Sen her zaman benim günümü güzelleştiren tek şey oldun, asla mahvedemezsin " dedi Clay, George'a sarılarak. George'u yanaklarından tuttu, yüzüne bakmasını sağladı ve gülümseyerek "Yaşadığın hiç bir şeyin nedeni sen değilsin, olmadın da" dedi.
Clay yavaşça baş parmakları ile George'un gözyaşlarını sildi. Bir yandanda George gözlerinin içine, yüzünde hafif bir gülümsemeyle bakarak konuşuyordu. "Bir daha nedeni sen olmadığın bir şey için özür dilediğini duymak istemiyorum. Tamam mı?" George öylece Clay'in zümrüt yeşili gözlerine hayranlıkla bakarken yavaşça aşağı yukarı kafa salladı. Clay güldü, "Şimdi yüzündeki o ifadeyi değiştirip biraz gülümsemeye ne dersin" George derin bir nefes alıp gülümsedi "Clay biliyor musun?"
"Neyi" dedi Clay.
"Sana sahip olduğum için çok şanslıyım. Bazen seni haketmediğimi düşünüyorum. Benim için çok değerlisin"
"Sen de benim için öylesin"
"Açıkcası biri ile on yıl boyunca böyle sıkı bir arkadaşlık sürdürebileceğim aklıma gelmezdi"
"Bu sadece on yıl olarak kalmayacak. Sonsuza dek yanındayım"
George gülümseyerek kafa salladı, Clay'in sonsuza dek yanında olacağını biliyordu. "Sen mükemmel bir arkadaşsın" dedi George Clay'e.
Clay George'un saçlarını düzeltirken güldü. "İltifat etmeyi öğrenmiş olmana sevindim. Senle gurur duyuyorum" dedi.
George gülerek yavşça Clay'e vurdu "Fikrimin değişmesine sebep olma"
"Tamam... Özür dilerim. Sen de benim için müthiş bir arkadaşsın"
"Bu kadar mı?" diye söylendi George sırıtarak.
"Başka ne duymak istiyorsun?"
"Bilmem... Beni on yıldır tanıyorsun. Tek söylediğin, mükemmel bir arkadaş olduğum mu? Bunu ben de biliyorum"
"Ah o zaman şunu söyleyeyim, aynı zamanda kibirlisin..." dedi Clay gülerek.
"Değilim..." dedi George sırıtarak. Ardından "Artık gidelim mi? Beni nereye götüreceksin çok merak ediyorum" diye ekledi.
Clay hızla George'u tuttu ve yolun aşağısına doğru koşmaya başladı.
"Clay neden koşuyoruz!"
"Bilmiyorum. Sadece koşmak istiyorum, rüzgarı hissetmek istiyorum. Bana ayak uyrurmaya çalış!"
"Düşeceğim!"
"Düşersen seni tutarım George!"
Clay, George'un elini tutmuş yolun ortasında koşarken tüm gücü ile bağırmaya başladı "Hiç bir şey umrumda değil! Sınıf arkadaşlarımdan, kendi ailemden, George'un ailesinden, George'u mutsuz eden her şeyden, ev ödevlerinden, yapraklarını döken ağaçlardan, zorbalardan, beklemekten, kaygılardan, korkulardan, tüm dünyadan nefret ediyorum! Nefret ettiğim her şeyi görmezden geliyorum ve umursamıyorum çünkü George yanımda! Onu çok seviyorum! Onunlayken nefret ettiğim her şey kafamdan çıkıp gidiyor! Herkes duysun, umrumda değilsiniz!"
George gülerek "İnsanları rahatsız edeceksin!" dedi. Clay koşmaya devam ederken elinden tuttuğu George'a döndü ve "Dediğimi duymadın galiba" dedi sırıtarak, ardından tekrar sesli bir şekilde bağırdı "Umrumda değilsiniz!"
George gülmeye başladı ardından o da sesli bir şekilde bağırdı "Nedeni olmadığım hiç bir şey için üzgün değilim! Beni mutsuz eden şeylerden beni koruyan mükemmel bir şövalyem var. Adı Clay! Clay'i çok seviyorum! Onunlayken tüm üzüntüm, acılarım, korkularım ve endişem yok olup gidiyor! Herkes duysun, o benim için çok değerli!
Clay güerek George'a baktı, "Söylesene içindeki her şeyi bu boş sokaklara dökmek nasıl hissettiriyor?"
"Mükemmel!"
"Bunu beğendiysen köprüye bayılacaksın"
"Köprü mü? Orası neresi?"
"Merak etme bugün seni oraya da götüreceğim" dedi Clay gülerek.
...
Bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Buket Gül
FanfictionGülü seven dikenine katlanır derler ancak sevgisi uğruna ölen zayıf bir ruh, ne kadar dayanabilir? Güllerin dikeni, zehirli birer iğne gibi tüm yüreğine batarken. Canını günden güne yakarken. O zayıf ruhu parçalayıp yok ederken ne kadar dayanabilir...