Clay dönüp George'a baktı. "Tanrım, özür dilerim. Seni uyandırmak istememiştim"
George, Gözlerini ovalarken etrafa bakındı "Beni yatağıma sen mi getirdin?" Aşağı yukarı kafa salladı Clay. "Orada uyumuştun..." Yavaşça kafasını kaldırıp Clay'e bakarken sordu George "Sen neden uyumadın?"
Clay, George ile göz teması kurmaktan kaçınıyordu, öylece boşluğa bakarken "Uykum kaçtı" dedi. George yavaşça yataktan kalktı "Neden? Burası rahatsız mı? İstersen sana yatak hazırlayabilirim" Durgun bir şekilde "Hayır" dedi Clay. "Yatağın çok rahat, fazlasıyla..." diye ekledi.
"Clay... Garip görünüyorsun. Sorun ne?" diye sordu George. Clay, başını çevirip yüzünü George'dan saklarken "Özür dilerim. Sadece düşünüyordum... Düşünceler kafamı yoruyor" diye mırıldandı.
"Peki tam olarak ne hakkında düşünüyorsun?"
Gülümsedi Clay, "Öylece uykundan uyandın ve şimdi de beni mi dinleyeceksin?" dedi.
Aşağı yukarı kafa sallayarak onayladı George. "Evet. Kafanı yoran düşünceler varsa dinlemek istiyorum. En azından biraz daha iyi hissedebilirsin"
"Hadi ama George... Beni bırak da uykuna geri dön" dedi Clay.
"Seni böyle düşünceli gördükten sonra uyuyabileceğimi mi düşünüyorsun?" diye sordu George. Derin bir iç çekti Clay "Zorla bana anlattıracaksın değil mi?" George, yavaşça aşağı yukarı kafa sallayarak "Evet, kesinlikle" dedi.
Clay, "Düşünüyordum ki... Bu bir hataydı..." diye girdi söze. "Ne hataydı?" diye sordu George. Clay sözüne, sesi titrerken "Buraya gelmem tamamen bir hataydı artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Onlara doğruları söylemek yerine, kendime biraz daha hakim olup sessiz kalmalıydım" diye devam etti.
Clay'in yemyeşil, parlayan gözlerinin içine bakarken "Daha ne kadar sessiz kalabilirdin? Eninde sonunda onlara ne hissettiğini zaten söyleyecektin. Sonsuza kadar böyle yaşayamazdın " dedi George.
"Anlamıyorsun..." diye mırıldandı Clay. "Bu söylediklerim onların iyi yönde değişmesini sağlamayacak. Sence nasıl hissettiğimi anladılar mı? Elbette hayır... Eskisinden çok daha kötü olacakaklar" dedi elleri ile yüzünü kapatırken.
Koyu bir sessizlik oluştu. Olulan bu sessizliğin içinde başını öne eğmiş Clay'in iç çekişleri duyulmaya başladı. Gözyaşları yüzünden aşağı süzülmeye başlamıştı. Bu haldeyken George'un yüzüne bakamazdı. "Kendime hakim olamayıp söylediğim üç beş cümle yüzünden Sam'in de, benim de hayatım çok daha berbat olacak" dedi. Sesi titreyerek devam etti "Kendimden nefret ediyorum. Her şeyi mahveden korkak bir pislikten başka hiç bir şey değilim"
George yavaşça Clay'e yaklaştı. Clay'in ellerini tutup yüzünden çekti, yüzünü gizlemesini engellemeye çalışıyordu ancak Clay hâlâ kafasını farklı yöne çeviriyor, George'a bakmıyordu.
"Hey, bana bakar mısın?" diye fısıldayarak konuştu George. "İstemiyorum" diye yanıtladı Clay. "Beni böyle ağlarken görmeni istemiyorum. Bırakda gözünde hep o cesur kişi olarak kalayım. Her ne kadar bir yalandan ibaret olsa da..." diye devam etti.
George "Seni ilk defa ağlarken görmüyorum ki" dedi, Clay'in zümrüt yeşili gözlerine bakmaya çalışırken.
Clay, hızla gözlerini silip George'a baktı. "Ne?" diye sordu şaşkınlıkla. Gülümsedi George, "Farketmediğimi mi sanıyordun?" dedi ardından tekrar yatağa oturup "Hatırlıyor musun? Annen ve baban evdeki tüm müzik aletlerini çöpe atmıştı"
"Hatırlıyorum, o günü unutamam. Kabus gibiydi. Yıllarca para biriktirip aldığım, özenle baktıpım gitarımı gözlerimin önünde parçalamışlardı, derslerime engel olmasın diye..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Buket Gül
FanfictionGülü seven dikenine katlanır derler ancak sevgisi uğruna ölen zayıf bir ruh, ne kadar dayanabilir? Güllerin dikeni, zehirli birer iğne gibi tüm yüreğine batarken. Canını günden güne yakarken. O zayıf ruhu parçalayıp yok ederken ne kadar dayanabilir...