...
Aşkam olmuştu, Clay yalnız bir şekilde evine doğru yürüyordu. Kafasında George ile konuştuğu her şey tekrar tekrar yankılanırken zaman hızlı geçiyordu, evin önüne gelmişti bile. Yavaşça kapıyı çaldı Clay. Annesi asık bir yüz ifadesi ve kaşları çatık bir şekilde açtı kapıyı. "Nerdeydin?" diye sordu.
"Biraz yürüdüm, denizi izledim"
Daha Clay'i içeri almadan sert bir şekilde "Ceplerini boşalt" dedi annesi.
"Ne? Neden?"
"Soru sormayı kes. Ceplerini boşalt!"
Clay derin biri iç çekerek "Anne... Bana kötü bir şey yapmışım gibi davranmayı bırak" dedi.
"Ne diyorsam yap!"
"Şuan ciddi misin sen?"
"Gayet ciddiyim! Beni daha fazla sinirlendirmeden önce şu lanet ceplerini boşalt!"
Clay derin bir iç çekerek ceplerinin içini dışına çıkarıp tamamen boş olduğunu gösterdi. "Gördün mü? Hiç bir şey yok" dedi. Gözleri dolarken "Şimdi mutlu musun? Bana bok gibi davrandığın için mutlu musun?"
"Benimle düzgün konuş!"
"Ne biliyor musun..? Yapmayacağım. Seninle düzgün konuşmayacağım"
"Biz seni böyle yetiştirmedik!"
"Haklısın anne siz beni böyle yetiştirmediniz. Siz beni yanlış bir şey yapmamasına rağmen sürekli suçlu hisseden, özgüvensiz ve korkak bir çocuk olarak yetiştirdiniz. Fakat artık her şeyin farkındayım. Yaptığım hiç bir şey yanlış değil. Sadece herkesin yaptığı normal şeyleri yapıyorum anne! Biraz dışarı çıkmak, arkadaş edinmek istiyorum!"
"Sen herkes değilsin!"
"Kimim ben anne?"
"Senin önceliklerin var. Yaptığın şeyde her zaman en iyisi olmalı, iyi bir gelecek sahibi olmalısın! Bunlar senin önceliklerin!
"Bunlar benim değil, sizin öncelikleriniz"
"Oğlumun sokakta kötü alışkanlıklarla çürüyüp gitmesine izin vermem!"
"Kötü alışkanlıklarım bile yok! Ayrıca söylesene cidden beni o kadar umursuyor musun!?"
Kadın kızgın bir şekilde Clay'e bakarken sorusuna cevap vermedi, sessiz kalmayı tercih etti. Annesinin bu tepkisi üzerine Clay'in gözleri doldu, hızla gözlerini sildi. "Biliyor musun, umrumda değil. Beni umursayıp umursamaman umrumda değil" dedi ve hızla kapıdan içeri girdi.
Odasına girip kendini hılza yatağına attığı an kapı gıcırtısı duyuldu. Başını kaldırıp kapıya doğru baktığında kız kardeşini gördü. Hemen kendini toparladı, hızla gözlerini silerek yüz ifadesini değiştirip "Hey Sam!" dedi.
Küçük kız yavaşça abisinin yanına yürüdü, yatağın üstüne oturdu. Biraz üzgün görünüyodu. "Bir sorun mu var?" diye sordu Clay.
"Artık annem veya babamla aranızda sorun olsun istemiyorum. Bize böyle davranmalarından bıktım"
"Ben yokken sana bir şey mi dediler?"
Kız iki yana kafa salladı. "Sadece artık büyük bir kız olduğumu düşünüyordum. Sekiz yaşına gireceğim... Üstümü değiştirirken odamın kapısını örtmem gerektiğini düşündüm, senin yaptığın gibi..."
"Sonra ne oldu?"
"Annem geldi ve bağırmaya başladı"
"Ne dedi?"
"Odamın kapısını örtemeyeceğimi, yasak olduğunu söyledi" dedi kız, ardından ağlamaya başladı "Bana çok fazla bağırdı"
Clay hızla kız kardeşine sarıldı "Hey hey biliyorum... Nasıl hissettiğini çok iyi biliyorum. Lütfen ağlama Sam. Ben küçükken aynılarını bana da söylediler"
"Ama neden?" diye sordu küçük kız hıçkıra hıçkıra ağlarken. "Kendilerince bizi en iyi şekilde yetiştirdiklerini düşünüyorlar. Her ne olursa olsun onlar bizim anne ve babamız onalara bir şekilde alışmalıyız"
"İstemiyorum! Ben de büyüyünce senim gibi bu evden gideceğim!"
"Hayır... Hayır yapmayacaksın! Sen her zaman benim yanımda kalacaksın tamam mı Sam? Abini asla yalnız bırakmayacaksın"
"Ayrı bir evde yaşayabileceğin yaşa gelince beni de alacak mısın Clay?"
"Şimdi ağlamayı bırakıp uslu bir kız olursan ve bana sıkıca sarılırsan evet, seni de yanıma alırım"
"Söz verir misin?"
"Söz veriyorum"
Küçük kız gözyaşlarını silip hılza abisine sarıldı. "Teşekkür ederim!"
Clay kuçük kızı sımsıkı sardı, saçlarını okşayarak "Aferin işte böyle... Ağlamayı bırak" diye mırıldandı.
"Clay? Sana bir şey sorabilir miyim?" dedi küçük kız, başını abisinin göğsüne yaslarken. Yavaşça aşağı yukarı kafa salaldı Clay. "Elbette sorabilirsin" dedi.
"Aşk tam olarak ne demek?"
Kız kardeşinin bu sorusu Clay'in gözünde bir anda dokuz yaşındaki George'un canlanmasına sebep oldu. Bir zamanlar George'da aynı soruyu ona sormuştu. Kız kardeşi ona George'un küçüklüğünü hatırlatmıştı.
Gülümsedi Clay, "Aşk çok farklı bir duygu, tüm duygulardan daha farklı" dedi "Çünkü sana aynı anda tüm güzel duyguları yaşatabilir. Aşkın içine düştüğünde seni tatlı bir heyecan sarar, mutlu olursun, karnında kelebekler uçuşur, bazen heyecanlanırsın ve elin ayağın birbirine dolaşır" diye ekledi.
"Peki aşk neden olur?"
"Bilmiyorum... Bazen kalbine ne dersen de söz dinlemez. Bir anda birine aşık oluverir. Bu kötü bir his değil. Aşık olduğun kişiyi gördüğünde, onunla olduğunda içini sevinç kaplar, her saniyeden zevk alırsın, onunlayken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın"
"Sanırım biraz anladım..."
"Bunları neden sordun? Yoksa birine mi aşıksın?" diye sordu Clay sırıtarak.
"Sanırım henüz değil" diye yanıtladı küçük kız. Ardından "Peki sen?" diye sordu. "Sen birine aşık mısın?" diye ekledi.
Clay bir anda duraksadı, sessiz kaldı, biraz düşündü ardından derin bir nefes alarak "Evet sanırım birine aşığım..." dedi.
Küçük kız gülümseyerek yataktan kalktı, kapıya doğru yürüdü "Bunu duyduğuma sevindim" dedi. Kapıdan dışarı çıkarken "Aşık olduğun kişiyle sana boş şanslar"
"S-sağol..."
Küçük kız kapıyı örtüp gitti. Clay şaşkın bir şekilde bakakalmıştı. Derin bir iç çekerek tekrar yatağın üstüne uzandı. Öylece tavana bakarken bir süre boyuna kendi kendine düşünmeye başladı. "Ben aşığım..."
Yavaş yavaş her şeyin farkına varıyordu, bunca yıldır ona karşı beslediği duyguları sonunda kabullenmeye başlıyordu. "Onu gördüğüm ilk günden beri onunla olduğum her zaman içimi sevinç kaplıyor, her saniyeden zevk alıyorum, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum" diye düşünüyordu kendi kendine.
"Arkadaş mı? Hayır. Kortuğum için yalan söyledim. Seni bir arkadaş olarak seviyorum. Sana aşığım"
Clay hızla ayağa kalktı, aynın karşısına yürüdü. Kendi yansımasına bakarken yavaşça "Sana aşığım George. Sana çocukluğumdan beri, seni gördüğüm ilk günden beri çok aşığım" diye mırıldandı.
"Seni çok seviyorum... Bir arkadaş olarak değil. Hiç bir zaman bir arkadaş olarak sevmedim..."
...
Bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Buket Gül
FanfictionGülü seven dikenine katlanır derler ancak sevgisi uğruna ölen zayıf bir ruh, ne kadar dayanabilir? Güllerin dikeni, zehirli birer iğne gibi tüm yüreğine batarken. Canını günden güne yakarken. O zayıf ruhu parçalayıp yok ederken ne kadar dayanabilir...