1.0

58 9 2
                                    

Gün ışığı çoktan pencereden içeri dolmuştu, dışarıdaki kuş cıvıltılarının sesi duyuluyordu. George, altında yattığı battaniyeyi omuzlarına kadar çekerken yavaşça gözlerini araladı.

Derin bir nefes ile tüm ciğerlerini doldururken gözlerini hemen yan tarafına çevirdi. Clay yanında değildi, gitmişti. Hızla gözlerini ovalayarak doğruldu. Kendi kendinde mırldandı "Lanet olsun..."

Hemen yataktan kalktı George. Daha uykusundan tam uyanmamış bir şekilde gözlerini ovalayarak kapıya doğru yürüdüğü sırada masanın üzerindeki küçük kağıt gözüne çarptı.

George, bunun Clay'in yazmış olduğu bir not olduğunu kağıdı eline alır almaz anladı. Kağıdın üzerinde, yanına çizilmiş bir gülen yüz ile "Bu güzel uyku için teşekkürler" hemen altında "Muhtemelen garajda olurum" yazıyordu.

Notu okurken George'un yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Kağıdı tekrar masanın üzerine koydu ve odasından çıktı.

Merdivenlerden aşağı inerken "Günaydın!" diye annesine seslendi. Koltukta oturan annesi gülümseyerek "Günaydın" diyerek karşılık verdi, George aşağı indiğinde "Bakıyorum da bu gün çok enerjiksin. Galiba uykunu iyi aldın?"

Kollarını iki tarafa doğru açarak esnerken "Evet, kesinlikle öyle" dedi George. Derin bir iç çekti annesi "Sevindim... Dün Clay ile aranızda bir sorun yaşandı sanmıştım"

"Oh Clay'in buraya geldiğinden haberin var mıydı?" diye şaşkınlıkla sordu George. Kadın gülerek "Elbette!" diye yanıtladı. "Olan biteni duyamayacak kadar yaşlı olduğumu mu düşünüyorsun, genç adam!"

"Hayır demek istediğim o değildi"

Kadın ayağa kalktı, kollarını birbirine bağlamış bir şekilde George'a bakarken "Anlat bakalım, dün ne oldu?" diye sordu.

"Clay biraz üzgündü... Ailesi ile tartışmıştı bu yüzden geceyi burada geçirmek istedi" dedi George. "Burada mı kaldı?" diye sordu annesi.

"Neden gelip kendin bakmadın anne?"

"Yorgundum ayrıca dediğim gibi, ikinizin aranızda bir sorun yaşandı sandım. Araya girmek istemedim" dedi kadın.

"Hayır" dedi George. "Aramızda bir sorun yaşanmadı" diye ekledi. Gülümseyerek tekrar koltuğa oturdu "Öyleyse buna sevdindim" dedi annesi. Ardından "Clay ben uyandığımda burada değildi. Ne zaman gitti?" diye sordu.

"Ne zaman gitti ben de bilmiyorum ama çok erken bir saate gittiğine eminim. O hayatımda tanıdığım en erkenci insan"

Annesi gülerek "Biraz onun gibi olmaya çalışmalısın" dedi. "Haklısın. Ben de şimdi hazırlanıp onun yanına gidecektim. Söylerim ve bana düzenli uyumayı öğretir" diye karşılık verdi George.

Kadın, geriye yaslanıp bacak bacak üstüne atarken gülümseyerek "Sırf Clay'in yanına gitmek için bahane arıyorsun" dedi.

"Merak etme anne. Geri döndüğümde evdeki tüm sorumluluklarımı yerine getireceğim, söz veriyorum"

"Geri döndüğünde artı olarak rafların tozunu alacaksın"

"Tamam peki... Anlaştık..." diye mırıldandı George, ardında tekrar merdivenlere yöneldi. Tam o sırada annesinin seslenmesi ile durdu ve tekrqt ona baktı.

Kadının yüzündeki hafif tebessümün yerini üzgün bir ifade almıştı, başını öne eğmişti. Yavaşça "George..." diye tekrarladı. "Baban bir haftaya İngiltere'ye gelmiş olacak..."

Sessizlik oluşmuştu. George, annesinin gözlerindeki tedirginliği görebiliyordu. Öylece annesine bakarken yutkundu. "Oh öyle mi..?" diye mırıldandı ve geri döndü, arkasına bakmadan yavaşça merdivenlerden yukarı çıktı. Tekrar odasına geldiğinde hiç bir şey düşünmeden üzerindekileri çıkardı, yeni giysiler giyindi. Şu an tek istediği bir an önce Clay'in yanına gitmekti. Çantasını topladı, yanına yiyecek bir şeyler almak için mutfağa indi. Annesinin hazırladığı şeylerden ve buzdolabında bulduğu atıştırmalıklardan bir kaçını çantasına attı ve daha hiç bir şey söylemeden sessizce evden çıktı.

Garaja kadar yürüdü, çok uzun sürmeden varmıştı. Garajın büyük kapısına yaklaştığında derin bir nefes alıp yavaşça kapıya tıklattı "Hey Clay! Ben George. İçeride misin?"

Kapalı kapının ardından bir ses duyuldu "Kapı açık!"

George garajın kapısını yukarı kaldırarak açtı, içeri girer girmez sırtını eski kanepeye yaslamış bir şekilde yerde oturan; elinde İsapanyol tarzı, arkası gece mavisi, ön tarafı siyah boyanmış klasik gitar tutan Clay ile göz göze geldi.

Clay, George'u görünce "Merhaba..." dedi durgun bir yüz ifadesi ile. "Merhaba" diyerek karşılık verdi George. Ardından "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Elindeki gitarı göstererek "İçimden geçenleri söylüyorum" diyerek cevapladı Clay.

George; Clay'e doğru yürüdü, çantasını çıkarıp bir kenara koydu ve Clay'in yanına, yere oturdu. Bir yandan "Şarkı söylemeni özlemiştim" diye mırıldanıyordu. "İçinden geçenleri bana söylemeye ne dersin? Seni dinlemek istiyorum" diye ekledi.

Clay yavaşça "Eğer istiyorsan..." diye söylendi ardından derin bir nefes aldı, gitarın klavyesinde parmakalrını yerleştirdiği her bir tele sol el - baş parmağını kullanarak yavaşça yukardan aşağıya doğru dokundu. Titreşen her bir tel bir arada uyumlu, huzur verici sesler çıkarıyordu. Clay gözlerini kapatmıştı, şarkıyı tüm ruhunda hissederek bir kaç kelime, cümle mırıldandı.

Şarkıya yavaşça "Sevgilim" diye mırıldanarak başlamıştı şarkının ilk sözüydü bu... O kadar içten ve huzur vericiydi ki sanki dünyadaki tüm sesler, Clay bu şarkıyı gitarı ile çalıp sözleri mırıldanırken susuyordu.

Clay'in söylediği her bir söz George'un türlerini diken diken yapıyordu, dudaklarının arasından alev alarak çıkan o sözler George'un ruhunun tutuşmasına neden oluyordu.

George, şarkıyı Clay gibi tüm ruhunda hissederek gözlerini kapatmıştı. Kafasını yavaşça yanındaki Clay'in omzuna koydu.

"Ellerimi bırakma" diye şarkıyı mırıldanıyordu Clay. Sanki sözleri tüm acısı ile haykırıyordu. Sesi titriyor ancak her saniye  kulağa eşsiz, büyüleyici geliyordu.

Şarkı bitince gitarı kenara koydu. Bunun üzerine "Sesin çok hoş" dedi George. "Bu şarkıyı çok beğendim" diye ekledi.

Clay derin bir nefes aldı, birden omzuna yaslanan George'u tuttup kendine çevirdi. "Kararımı verdim" diye mırıldandı, "eve geri döneceğim" diye ekledi.

"Emin misin?" diye sordu George, Clay'in aniden bunu söylemesine şaşırmıştı. "Evet" dieyerek yanıtladı Clay. "Her ne kadar annem ve babam benim için azıcık bile endişelenmemiş olsa da, onlarla anlaşamasam da sonsuza kadar burada kalamam. O evde bir kız kardeşim var ve onun yanında olmalıyım" diye devam etti.

"Sevindim. En doğrusu Sam'i yalnız bırakmaman..."

"Ayrıca... Geceyi sizde geçirmeme izin verdiğim için teşekkürler"

"Hey... İstediğin her zaman gelebilirsin, benim yaşadığım ev senin de evin sayılır. Bunun için teşekkür bile etmene gerek yok"

Yavaşça gülümsedi Clay. "Biliyor musun? Senle uyumak mükemmeldi. Sanırım bunu daha sık yapmalıyız, daha sık birlikte kalmalıyız. Ben şey yapmadan önce-"

"Sen ne yapmadan önce?"

"Ah- yanlış söyledim. Demek istediğim, ben ailemle sıkıntı yaşamadığım zamanlar birlikte kalmalıyız"

"Haklısın... Daha sık birlikte kalabiliriz. Birlikte sabahlar, film izleriz"

...

Bölüm sonu...


Bir Buket GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin