Bir kaç saat sonra tekrar evlerinin yakınına, denizi ve üstünü beyaz bir örtü gibi örten beyaz köpüklerin yükselip kıyıya vuruşunu izleyen köprüye gelmişlerdi. Clay ve George motordan inip demir parmaklıklara doğru koştular.
George sımsıkı parmaklıklara tutunup durdu, denizin sesi bir şarkı gibi her bir yanı sarıyordu. Heyecanla Clay'e baktı "Buraya ilk defa geldiğime inanamıyorum!" dedi. "Deniz o kadar mavi görünüyorki sanki gökyüzü ile birleşmiş gibi" diye ekledi gülerek.
Clay, George'a baktı. Saçları rüzgarla savrulurken yüzündeki alışılmadık gülümsemeyle ona bakan George'a...
Her an ağlayacakmış gibi gülümsüyordu George. Çoktan dolan gözleri sanki Clay'e fısıldıyordu. Tüm sesler kesilmişti, sadece kendi nefes alışını duyuyordu Clay, gözleri sadece George'a odaklanmıştı. Ne düşüneceğini bilmiyordu. Birden George'a sarıldı.
"Sorun ne?" dedi Clay kısık bir selse. "Yüzündeki bu gülümseme..." diye devam etti. George, hızla kafasını Clay'in göğsüne gömdü "Teşekkür ederim" dedi ağlamaya başlarken.
Sımsıkı sarıldı ona Clay. "Lütfen teşekkür etme" George, Clay'i dinlemeyip yüzünden aşağı gözyaşları süzülürken "Teşekkür ederim" diye tekrarladı ve geri çekildi. Gözlerini hızlı bir şekilde silerken tekrar demir parmaklıklara tutundu. "Senden bana bir şeyi anlatmanı istiyorum" dedi George. "Bana rüzgar olmaktan bahset" diye ekledi.
Kafasını çevdi Clay, ufka bakarken gülümsedi "Rüzgar olmak mı? Bilmek istiyor musun?" Aşağı yukarı kafa salladı George. "Uyumaya çalıştığım her gece kafamı yastığa koyduğumda düşünüyorum ancak senden duymak istiyorum. Lütfen anlat bana"
Derin bir nefes aldı Clay "Ben, katı ve baskıcı bir ailede büyüdüm" diye girdi söze. "Arkadaş edinmeme izin vermeyen, eğlenmeme izin vermeyen, bazen sokağa çıkıp yaşadığım yerden az da olsa uzağa gitmeme bile izin vermeyen bir ailede... Sürekli anı değil geleceği düşünerek hareket etmemi, eğitmsel başarımın, o aptal kağıt parçası diplomaların, benim mutluluğumdan bile önce geldiğini düşünen bir ailede büyüdüm. Onlar, benim onların istediği gibi bir yaşam sürmemi istiyorlar, bunun en iyisi olduğunu düşünüyorlar fakat ben yaşadığım her anın her şeyden daha değerli olduğunu biliyorum bu yüzden onların beni kısıtlamak için koydukları hiç bir kurala uymadım. Evet, her şeyi onlardan gizli yaptım. Onlardan gizli dışarıya çıktım, kaykay sürdüm, konserlere gittim, gün batımını izledim, küçükken onlardan gizli oyunlar oynadım ve onlardan gizli senle arkadaş oldum George. Benim için gerçek hayat, gerçek mutluluk buydu çünkü bir gün rüzgar oldup gideceğimi, sadece geride kalanların bir gün elini havaya kaldırıp gökyüzüne baktığında rüzgarı teninde hissedince aklına gelecek biri olduğumu bildiğim için geleceği düşünmeyi bıraktım, anı yaşadım" dedi Clay.
George başını demir parmaklıklara doğru eğerken "Sevdiklerimi kaybetmekten korkuyorum" diye söylendi.
"Hepimiz elbet bir gün geride kalanlardan olacağız. Rüzgar olup gidenleri geri getiremeyiz. Tek yapabileceğimiz gökyüzüne bakıp ağlarken onların esen rüzgar olarak bizi kucakladığını düşünmek. Gidenlerin birer bulut olarak gökyüzünde ne kadar güzel olduğunu düşünmek George" dedi Clay yavaşça gülümserken.
"Peki ya tüm sevdiklerin giderse Clay? Tamamen yalnız kalırsan? Yaşadığın her gün seni paramparça ederken yine gökyüzüne bakıp bulutların ne kadar güzel göründüğünü düşünebilir misin?"
"Sanırım bunun cevabını sadece tamamen yalnız kaldığımızda öğrenebiliriz George" dedi Clay, ardından kolunu George'un omzuna attı. beraber masmavi denizi izlerken "Şimdi ileriyi düşünmenin vakti değil sadece anı yaşa" diye ekledi. George gülümsedi "Anı yaşayacağım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Buket Gül
FanfictionGülü seven dikenine katlanır derler ancak sevgisi uğruna ölen zayıf bir ruh, ne kadar dayanabilir? Güllerin dikeni, zehirli birer iğne gibi tüm yüreğine batarken. Canını günden güne yakarken. O zayıf ruhu parçalayıp yok ederken ne kadar dayanabilir...