Her bir yanı sessizlik sarmıştı, giden trenler geri dönmemişti, batan güneş geri doğmamıştı, en azından George için... Duyguları gibi hepsi yok olup gitmişti. Annesi gibi hepsi sonsuzluğa uğurlanmıştı.
Yutkundukça boğazı kuruyor, nefesi kesiliyordu ve nefes aldıkça göğsüne batıyordu içinde yaşadığı tüm acılar... Yavaş adımlarla yürüdü, konuşma standının üstüne çıktı, kürsünün ardına geçti. Elbette söyleyecekleri vardı ama söyleyebilecek miydi işte ondan hiç emin değildi. Konuşmaya başlamadan önce kendini toparlamak için, göğsünün ne kadar acıyacağını bile bile, derin bir nefes aldı, alabildiğince temiz havayı ciğerlerine doldurdu, gökyüzüne baktı, ardından tekrardan onu izleyen insanlara doğrultu bakışlarını. Çoğu, yüzlerini hayatı boyunca iki üç kez gördüğü kişilerdi, yarısının kim olduğunu bile bilmiyordu. Her ne kadar aralarında iyi tanıdığı sadece tek bir kişi de olsa bu yabancıların hepsine cenaze törenine katıldığı için minnettardı ve bunu belirterek girdi söze, "Geldiğiniz için teşekkür ederim. Hepinize katıldığınız için teker teker minnettarım. Ne söylenir bilmiyorum, ne söyleyebilirim bilmiyorum. Fakat her ne olursa olsun içimde bir sürü pişmanlık var, bunu her şeyden çok daha iyi biliyorum. En acısı bir kez bile olsun anneme veda etmemek, bunca yıl beni koruyup bana destek olduğu için ona teşekkür etmemek. Ona ne kadar sımsıkı sarılıp öpmek isterdim bilemesiniz... Bunca yıl annemle tek başımızaydık ve hiç bir zaman kimseye ihtiyaç duymadık. Annem beni hiç bir zaman kimseye muhtaç bırakmadı. Ben kendimi hiç bir zaman bir babaya muhtaç hissetmedim, her ne kadar hiç bir zaman bir babam olmamış olsada... Kötü alışkanlıkları olan ve hayatta en değer verdiğim kişi olan anneme acı çektiren birine baba diyemezdim. Bundan sonra da annemin katiline baba diyemem"
George konuşma standının üstündeyken siyah kıyafetler içinde mezarın etrafında toplanmış üzüntü ile onu dinleyen az sayıda kişiye bakarak konuşmasına devam etti. "Annem artık burada değil. O artık aramızda değil. Eminim ki şuan gökyüzünde güzel bir yerde ve bize bakıyor"
Derin bir nefes aldı, gözlerini yumup yavaşça kollarını iki yana açtı. Rüzgar saçlarının aradında geziyordu. "Yada benim için çok değerli olan birinin söylediği gibi, o şuan rüzgarın içinde. Rüzgarın içinde ve onun için geride kalanlar olan bizleri kucaklıyor. Hissedebiliyorum. Annem... Her zamanki gibi saçlarımı okşuyor" diye devam etti.
Clay, George'u dinlerken tüyleri diken diken oluyor, gözyaşlarına hakim olamıyordu. Başını öne eğmişti, George un sesi hiç olmadığı kadar yüreğini sızlatıyordu. George'un ne kadar sakin görünsede içerlerde bir yerde neler hissettiğini az çok anlayabiliyordu. Şuan kürsüde konuşan George değildi, bu eski George değildi... Çünkü eski George ölmüştü, annesi ile birlikte ölmüştü... Duyguları ölmüştü George'un... Parlak koyu kahve gözlerinin sıcak bakışlarının yerini ise soğuk ve boş bakışlar almıştı. Artık Clay için George'un duygularını anlamak daha zordu. George'un ne kadar kötü bir durumda olduğunu görebiliyordu ve onun yanında olamayacağını, onu iyileştiremeyeceğini biliyordu. Uzaklara gidecekti, elbet bir gün geri dönecekti ama ne zaman? Yıllar sürebilirdi. Daha kötüsü ise, belki geri döndüğünde George'u tekrar burada bulamayabilirdi. George'u eskisi gibi bu sokaklarda, bu mahallede, bu şehirde bulamayabilirdi... Belki George'u artık bu hayatta bulamayabilirdi, onu sonsuza dek kaybetmiş olabilirdi ki en kötüsü de buydu... Bunları düşündükçe içi kan ağlıyordu, yüreği parçalanıyordu, nefret ediyordu hayattan ve hayatın onlara getirdiği her şeyden... Bir anlığına ölmeyi bile istedi fakat o ölürse ne yapardı George? Annesinin üstüne Clay de gitmiş olsa daha fazla dayanabilir miydi George?
Farketmişti Clay, George'u dünyada tutabilmek için dünyada olmalıydı, her ne kadar dünyanın bir ucunda olacak olsada...
...
Bölüm sonu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Buket Gül
FanfictionGülü seven dikenine katlanır derler ancak sevgisi uğruna ölen zayıf bir ruh, ne kadar dayanabilir? Güllerin dikeni, zehirli birer iğne gibi tüm yüreğine batarken. Canını günden güne yakarken. O zayıf ruhu parçalayıp yok ederken ne kadar dayanabilir...