0.5

111 7 3
                                    

Durdu Clay. Gözlerini tekrar araladığında tek gördüğü şey öylece ona bakan George'du. Aynı yüz ifadesi, aynı bakışlar, aynı gözler, tamamen sekiz yıl önceki ile aynı George'du bu. Bir kaç saniye sonra yaptığından biraz utanmış bir şekilde geri çekildi. Derin bir nefes alıp verdikten sonra George ile göz temasından kaçınarak uzaklara bakmaya başladı.

Şaşkın bir şekilde ona bakıyordu George "Sorun ne Clay?" diye yavaşça sordu. Clay'in gözlerinin içine bakarak "İyi misin?" dedi.

Birden "Hadi gidelim" diyip arkasını döndü Clay. Tekrar bariyerlere doğru yürümeye başladı. George arkasından seslendi "Bekle!'

George'u duymazdan geliyordu Clay. Asfalt yola, motosiklete doğru yürümeye devam etti.

"Sana diyorum Clay!" diye bağırdı George ardından hızlı adımlarla Clay'in arkasından gitti, tişörtünü tutarak durdurdu onu "Beni duymuyor musun?" diye sordu yavaşça.

Arkasını döndüp George'a baktı Clay "Özür dilerim. Bir an uzaklara daldım"

"Sorun değil... Ancak hemen gidecek miyiz?" diye sordu George. "Burası için uzun bir yol geldik şimdi hemen gidecek miyiz?"

Clay başını öne eğdi ve "Sadece kendimi biraz kötü hissediyorum" dedi. George yavaşça iki eli ile Clay'in yüzünü tutarak kendine bakmasını sağladı... George, Clay'in yeşil gözlerinin içine bakarken Clay gözlerini kaçırıyordu, homurdanarak söylendi "Lütfen yapma..."

George endişeli bir şekilde Clay'in yüzünü bıraktı "Özür dilerim. Yalnış bir şey mi yapıyorum?" Clay'in asık yüzü George'un şapşal tepkileri karşısında hemen değişti, sırıtarak George'a bakıyordu Clay "Hayır, yalnış bir şey yapmadın"

"Sadece neden kötü hissettiğini bilmek istedim. Başını öne eğmeni istemiyorum"

"Başımı öne eğmemi istemiyor musun?"

"Evet, elbette istemiyorum. Her üzgün olduğumda yanımda olan tek sensin Clay. Şimdi karşımda, bu şekilde başını öne eğerken nasıl mutlu olabilirim"

"Cidden sorun yok. Sadece kendimi kötü hissettim, söyledim"

"Kendini kötü hissediyorken motosiklet kullanamazsın, değil mi? Hadi biraz daha burada kalalım. En azından sen daha iyi olana kadar..." dedi George.

Clay iç çekerek demir bariyerlere yaslandı. Güneş tam tepedeydi, kavurucu sıcak bastırmıştı. George da Clay'in yanına, demir bariyerlere yaslandı. Tüm arazi kıpkırmızı bir şekilde gözlerinin önündeydi.

George manzaranın büyüleyiciliğine kapılmış bir şekilde seyrediyordu etrafı. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı, gözleri ışıl ışıl parlıyordu adeta.

Clay yavaşça kafasını çevirip George'a baktı. Onu böyle gülümserken görünce gözlerini ondan alamıyordu. Sanki tüm nefesini onun için alıp veriyormuş gibi hissediyordu.  George'u böyle gülümserken görünce durdurmak istiyordu zamanı, bu anın hiç bitmemesi için yada zamanı tekrar tekrar başa sarmak, bu anı bir çok kez daha yaşayabilmek için çünkü George'un gülümsemesi Clay'in içindeki karanlığı az da olsa dağıtıyordu. Onun gülümsemesi dünya üzerindeki tüm insanlarınkinden farklıyıdı Clay için. Sanki o her gülümsediğinde ruhunun etrafını çiçekler sarıyordu. George gülümsediğinde hava değişiyor, tüm kara bulutlar dağılıyor, kavurucu sıcak ferahlıyor, yağmur duruyordu sanki.

George'un hayranlıkla manzarayı izlediği gibi hayranlıkla büyülenmiş bir şekilde George'a bakıyordu Clay. Bir anda George da Clay'e dönünce göz göze geldiler. George gülümseyerek konuştu "Neden öyle bakıyorsun. Daha iyi değil misin?"

"Daha iyiyim" dedi Clay yavaşça. Derin bir nefes aldı, George'un koyu kahve gözlerine bakarken "Çok daha iyiyim..." diye devam etti. "Sadece gülüşünü izlemek güzel. Yani... O şapşal gülümsemen çok hoşuma gidiyor, biliyorsun değil mi?" diye sessizce ekledi Clay.

George kıpkırmızı olmuştu. Güllerle kaplı araziye baktı, tekrar etrafı izlemeye başlarken sırıtarak konuştu "Hoşuna gidiyorsa elimden geldiğince daha fazla gülümsemeye çalışacağım, emin ol"

"Benim de senden istediğim bu zaten" dedi Clay. "Elindeki güllerin dikenleri tüm ruhuna batsa bile sen her zaman gülümse, asla ama asla pes etme çünkü şunu bilki canın o dikenlerden dolayı acımaya başladığında ben zaten yine seni güldürebilmek için senin yanında olacağım" diye devam etti Clay, hâlâ George'a bakarken.

George, Clay'e baktı "Sence dikenler canımı o kadar acıtırken yinede gülümseyebilecek miyim Clay?" diye sordu.

"Elbette yapacaksın" diye yanıtladı Clay hızlı bir şekilde. Sırıtarak konuştu George "Ne kadar eminsin öyle"

"Şuan yapmıyor musun?" dedi Clay. "Şuan bazı dikenler canını acıtsa bile gülümsemiyor musun?" diye devam etti.

Duraksadı George, yavaşça "Evet, haklısın. Yapıyorum. Şuan canım her ne kadar acırsa acısın yinede gülümseyebiliyorum" dedi George.

"Gördün mü?" dedi Clay gülerek. "Seni çok iyi tanıyorum. Eğer şimdi yapabiliyorsan sonrasında da yaparsın" dedi Clay.

George'u izlemeye devam ederken "Yanakların kızardı" dedi gülümseyerek.

George hızla elleri ile yanaklarını kapattı  "Kendimi göremiyorum ama nasıl göründüğümü tahmin edebiliyorum" dedi George "Ucube gibi görünüyorum değil mi?" diye sordu.

"Mükemmel bir ucubesin" diye mırıldandı Clay, Hayranlıkla George'u izlemeye devam ederken.

"Mükemmel bir ucube mi?" diye sordu George gülümseyerek. "Evet, 'mükemmel bir ucube' aynen senin gibi..." diye yanıtladı Clay sesli bir şekilde gülerken.

"Sende mükemmel bir zorbasın o zaman" dedi George Clay'e. "Ne zaman bir zorba gibi davrandım?" diye sordu Clay kollarını birbirine bağlayarak. "Şuan dışardan bakan biri olsam ve seni tanımıyor olsam kesinlikle ağır bir zorba olduğunu düşünürüm" dedi George.  "Anlamadım. Dışardan zorba gibi mi görünüyorum" diye sordu Clay. George hızla aşağı yukarı kafa salladı.

"Tanrım, ne kadar zorba gibi görünüyor olabilirim ki? Lanet olası şort belimden düşmesin diye seksen tane düğüm attım" dedi Clay gülerek.

"Cidden mi?" dedi George şaşkın bir şekilde kahkaha atarken. Clay tişörtünü kaldırıp şortunun bağını gösterdi "İnanmıyorsan bak!"

"Tanrım! Kör düğüm yapmışsın seni aptal! Geri nasıl açmayı düşünüyorsun?" dedi George kahkahalar içinde boğulurken. "Bilmiyorum sanırım kesmek zorunda kalacağım" diye yanıtladı Clay.

George gülerek arkasındaki bariyerlere yaslandı, derin bir nefes alarak konuştu "Gerçekten tam bir aptalsın"

"O zaman sonsuza kadar ben senin aptal zorban, sen de benim mükemmel ucubem olacaksın anlaştık mı?" dedi Clay gülümseyerek.

George neşeli gözlerle Clay'e bakarken "Anlaştık. Mükemmel bir ucube olmaya devam edeceğim" dedi.

"Artık gidelim mi? Köprüyü daha çok seveceğini düşünüyorum"

"Neresi bu köprü?"

"Aslında oturduğumuz yere çok uzak değil ama ben seni ilk buraya getirmek istedim"

"Fazla merak ettirmeye başladım" dedi George.

Clay motosiklete gidip kaskı aldı, bariyerlerin arkasındaki George'a uzattı " O zaman kaskını alda gidelim, ucube"

George gülümseyerek kaskı aldı ardından demir bariyerlerin üzerinden atlıyıp motora bindi, Clay'in beline sarıldı.

...

Bölüm sonu...

Bir Buket GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin