Minho: Lix kalk, Felix sabah oldu kalk, Felix kalk, Felix kalksana, KALKSANA ULAN
Yüzüme yediğim tokatla uyanmıştım
Felix: N'oluyor?
Minho: Kalk diyorum, sabah oldu diyorum, işe gidiceksin diyorum
Felix: Doğru düzgün kaldıramaz mıydın
Minho: Denedim ama kalkmıyorsun ki, uyuyor musun ölüyor musun belli değil
Felix: Ah..
Minho: Hadi kalk, yatma tekrar. Kahvaltını yap, işe gecikeceksin yine. Bu yaşa geldin hâlâ peşinden koşuyorum
Cidden kalkmak istemiyordum ama çözmemiz gereken bir olay vardı ve ben böyle burda yatamazdım. Kalkıp rutin işlerimi hall ettim ve üzerimi giyip aşağıya indim.
Minho: Ben çıkıyorum.. yemeğini yemeden gitme sakın
Felix: Tamaaam
Açıkçası iştahım yoktu ama yemek yemezsem dayak yerim düşüncesiyle bir şeyler yiyip ofise geçtim.
.....
Felix: Günaydın
Han: Biraz da gecikseydin diyorum
Felix: Şe-
Han: Yatıp kalmıştın yine değilmi?
Felix: Hayır, sadece
Han: Bahanelerini dinlemek istemiyorum. Bula bildin mi lunaparkın sahibini
Felix: Evet
Han: Kimmiş
Felix: Muhtemelen daha önce adını duymamışsınızdır. Lunaparkın sahibi Hwang Hyunjin diye biriymiş. Aslında lunaparkın sahibi babasıymış ama babası bir araba kazasında hayatını kaybetmiş ve Hyunjine kalmış. Babası eski ünlü bir eğlence şirketinin sahibiymiş.
Han: O şirkette Hyunjine kalmıştır
Felix: Her halde ama çalışmıyor artık
Han: Peki bu adam ne iş yapıyor
Felix: Bilinmiyor
Han: Bence bu adamın kesinlikle bu işle ilgisi var
Felix: Bence de
Han: Ev adresi varmı?
Felix: Bulamadım, gece çok yorgunmdum bir tek bunları bula bildim
Han: Pekala o zaman oturup şimdi bulmaya çalış
......
Felix: Buldum sanırım ama emin değilim. Şehrin merkezine çok uzak, lunaparka da
Han: Kontrol etmemiz gerek
*Telefon çalma sesi*
Han: Buyurun...evet..peki,geliyorum
Felix:Nereye?
Han: Ceset bulunmuş
Felix: Ceset?
Han: Evet. Bizim olayla alakası ola bilir gidelim
.....
Diğer polislerin arasından girip cesede yakınlaştık. Ceset görmekten nefret ederim bu yüzden fazla ileri gidemedim. Han örtüyü kaldırıp yüzüne baktı ve daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı
Han: Tanınmaz bir halde
Felix: O mudur?
Han: Aradığımız kişi değil, kadın bu
Felix: Ya o çocuk da her hangi bir yerde böyle bir haldeyse
Han: Bilmiyorum
Han: *diğerlerine seslenerek* Cesedi nasıl buldunuz?
- Bu beyefendi aradı. Çalıların arasında garip bir şey gördüğünü söylemiş biraz yaklaşınca da bir beden olduğunu görmüş
Han: Anladım
Felix: Bu adamın böyle bir yerde ne işi var, tuhaf davranıyor
Han: Hemen şüphelenme
Felix: Ne yapacağız?
- Etrafta renkli kumaş parçaları var
+ Sirklerde palyaçoların üzerinde olan kıyafetlerin kumaşlarına benziyor
- Evet
Felix: *fısıldayarak* palyaçolar..
.....
Han: Hwangın evine gitmek yarına kaldı artık
Felix: Bu günde gide biliriz
Han: Geç oldu
Felix: Yalnızda gide bilirim
Han: Zaten yalnız gidiceksin. Bu kadının cinayeti ile ilgileneceğim ben. Ama gündüz git sonra abin tepemizde dikiliyor kardeşimi tehlikeli görevlere gönderiyorsunuz diye
Felix: Ben konuşurum onla
Han: Yarın gideceksin konu kapandı. Ben çıkıyorum.
Felix: Görüşürüz
Felix'ten: Onu dinleyeceğimi düşünüyor her halde
Ofisten çıkıp abime haber vermek için önce eve gittim. Telefonda söylesem 50 saat sonra anlayacaktı.
Felix: Abi ben geldim
Minho: Hoş geldin
Felix: Ama gidiyorum yine
Minho: Mesayin mi var
Felix: Yok
Minho: Ee nereye gidiyorsun
Felix: Görevim var
Minho: Ne görevi?
Felix: Bir olay var. Olayda şüpheli olan birini sorgulamaya gidiyorum
Minho: Bu saatde
Felix: Evet, bu saat daha iyi olur
Minho: Kaç kere sana bu saatde tehlikeli görevlere göndermemelerini söylemem gerek
Felix: Sadece bir kaç soru sorucam tehlikeli değil
Minho: Cinayetde şüpheli olan birinden bahs ediyoruz. Telefonum nerde
Felix: Hayır hayır, o söylemedi. Kendim gitmek istiyorum. Lütfen izin ver koca adam oldum artık
Minho: İçim hiç rahat değil
Felix: Gidip döneceğim zaten
Minho: telefonunu açık tut o zaman. Aradığımda aç
Felix: Tamam
Hwangın evine gitmek için yola çıkmıştım. Otobüs bekliyordum. Sonunda gelmişti, sanırım bu saatde giden son otobüsdü. Kaçırmadığıma sevinmiştim. Geldiğimizi düşündüğümde şoföre durdurmasını söyledim ve indim.
Felix: Bir gariplik var burası pekte bir eve benzemiyor
Yaklaşıp kapının penceresinden içeri baktımFelix: İçeride bir terslik var, ya Bay Hwang tehlikedeyse
Diyip içeri girdim. Etrafta içeri girmek için bir oda falan yoktu sadece aşağı inden bir merdiven vardı. İnmeli miydim? Burdan kalıp seslensem mi?
Felix: Bay Hwang!
*İçten* "çok beklersin ses vermesini"Felix: İnsem mi? En fazla ne ola bilir? Buraya kadar gelmişim
Diyip merdivenlerden aşağı indim. Karanlık olmasını bekliyordum ama etrafı ışıklandıran bir kaç lamba vardı.
Birinin gölgesini gördüğümü sandım ve koşar adımlarla inmeye başladım. Tam o anda yüzümün yanından keskin bir şey geçip duvara saplandı. "Hareket edip etrafıma bakmalı mıyım?" Düşüncesiyle korkak adımlarla etrafıma baka baka yürümeye başladım. Burası nasıl bir yerdi? Bu adam nasıl bir yerde yaşıyordu?- Birini mi arıyorsun? Yoksa bir şey mi arıyorsun? Aradığın şeyi söyle de yardım edeyim
~~~~~~~~