Hyunjin: Burda ne işin var?
Felix: B..Burda
B/Yang: Uyanmışsınız
Hyunjin bakışlarını gelen sesin sahibine çevirdi, bense yerimde donup kalmıştım
Hyunjin: Uyuya bildiğim söylenemez zaten
B/Yang: Banyonuzu da yapmışsınız, seslenseydiniz bari, hata bende kontrol etmeliydim
Hyunjin: Sorun değil, çalışma odamı toplamalarını söyle, aşağıya ineceğim birazdan
B/Yang: Peki efendim
Ayak seslerinden Bay Yang'ın gittiğini anlamıştım. Hâlâ hareket etmeden duruyordum. Hyunjin tekrar bakışlarını bana çevirdi
Hyunjin: Aşağı inip çalışma odasının önünde bekle beni
Dedi ve kapıyı kapatıp tekrar içeri girdi. Merdivenlere doğru yönelip yavaşça inmeye başladım. Gördüğüm görüntü- hayır Felix saçmalama..
***
Nerdeyse 10 dakikadır kapının önünde bekliyordum. Beklerken hizmetçi odadan çıktı, artık gire bilirim her halde diye düşündüm. Kapıda beklememi söylemişti ama girsem ne olurdu ki? Bence hizmetçi orada neyi görmemem gerekiyorsa hepsini göz önünden kaldırmış ve işini bitirmişti. "Görmemem gereken ne ki?" diye düşündüm ve kapıya yöneldim
Hyunjin: Beni asla dinlemiyorsun
Geri çekilip arkamı döndüm, Hyunjin merdivenlerde durmuş beni izliyordu
Hyunjin: Dinlememeye de devam edeceksin sanırım
Felix: Gire bileceğimi düşündüm
İnip yanıma geldi
Hyunjin: Sabırsızsın
Felix: Aslına bakarsanız, içeriye girmemize gerek yok, sadece özür dilemek için gelmiştim
Hyunjin: Özür?
Felix: Sizden şüphelendiğim için. Bu gün kafeyi öyle terk ettiğinizde size bir özür borcum olduğunu düşündüm.
Bana daha çok yaklaşmaya başladı, mesafeyi artırmak için arkaya gitmek istedim ama adım atınca arkam duvarla buluşmuştu. Hyunjin bir elini duvara koydu ve bir eliyle de çenemden tutup kafamı kaldırdı
Hyunjin: Öylemi? Ama ben özür dilenmesini sevmiyorum
"Dalga mı geçiyor bu benimle?" diye düşündüm
Felix: Yapa bileceğim başka bir şey yok
Hyunjin: Emin misin? Bana var gibi geliyor
Felix: *yutkunup* ne demeye çalışıyorsunuz?
Hyunjin: Oldukça açık bence
Çenemdeki eliyle yüzümü yüzüne daha da yakınlaştırdı. Yine gözlerimin içine bakıyordu, sonra dudaklarıma bakmaya başladı. Ne yapmak istediğini anlamıştım, yanaklarım kızarmıştı. Yüzümü çevirip elinden kurtuldum
Felix: Üzgünüm geç oldu gitmem gerek
Merdivenlere yönelirken gelip bileğimden tuttu
Hyunjin: Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim
***
~Telefon görüşmesi~
Minho aranıyor..
Felix: Alo abi
Minho: Efendim
Felix: Durağa gelince beni ara demiştin
Minho: Geliyorum
~Telefon görüşmesi sona erdi~
....
Minho duraktan beni almıştı ve eve gelmiştik.
Minho: Sen yokken Han gelmişti
Felix: Yine azarladın mı onu?
Minho: Hayır, sohbet edip bir şeyler izledik. Aslında arada iş konusu açmasa eğlenceli birisi
Felix: Öyledir
Minho: Aç mısın?
Felix: Hayır, yemiştim dışarıda
Minho: Peki
Felix: Uyuyacağım ben
Minho: Tamam, iyi geceler
Duş alıp yatağa attım kendimi. Guya özür dilemek, kendimi aff ettirmek için gitmiştim, nasıl bir aptalım ben?
|Flashback|
Hyunjin: Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim
Beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi. Yanaklarım o kadar çok kızarmıştı ki yine yanıyordu resmen. Kurtulmaya çalıştıkça belimdeki elleri daha da sıkılaşıyordu. Sonunda dudaklarımızı ayırdı ve ellerini belimden çekti. Yüzüne tokat atıp "Aklını mı kaçırdın sen?" diye bağırdım ve orayı terk ettim.
|End of the flashback|
Hâlâ böyle bir aptallığı nasıl yaptım diye düşünüyordum. Tokat ne? Neden tokat atıyorsun aptal??! Duvara kafa atmak istiyordum bunları düşünürken. Ne yapacaktım ben şimdi? Beni şikayet bile ede bilirdi. Bir daha evine gitmeyeceğim, yüzümü görmek istemediğine eminim aynı şekilde bende onun yüzüne bakamazdım.
~~~~~~