Zarfın içinde bıraktığı, ortasında mavi ve yeşil karışımı küçük bir kelebek olan kolyeydi. Bu adamın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Bana onu beklememi söylüyordu ama ne kadar bekmemem gerekiyordu? Ölünceyedek mi? Öbür dünyada mı beraber olacaktık? İstemiyorum. Ne öbür dünyada ne de burda onunla beraber olmak istemiyorum artık.
Zarfı ve içindekileri çekmecenin en alt gözüne koyup kilitlemiştim. Gözüme görünmese iyi olurdu, onu unutmak istiyordum, ona ait hiç bir şey görmek istemiyordum.İki yıl sonra
Han: Bayağı inat ettiler ama sonunda itiraf ettiler
Felix: Evet, çözemeyeceğimiz dava yoktur Hannie
Han: Kaç kere bana Hannie deme dedim
Felix: Minho hyung diyor ama
Han: O diye bilir hem iş yerindeyiz Felix
Felix: Minho Hyung iş yerine geldiğinde de diyor ama
Han: Tamam Felix, sus
Felix: Sustum Hannie
Han: Yarın taşınma işi olmasa bir yerlere giderdik
Felix: Sen gitsene, taşınan sen değilsin ki
Han: Yalnız mı gideyim?
Felix: Taşınmak demişken, ben daha eşyalarımı toplamadım. Minho hyung'a da yardım etmem gerek
Han: Bir işin kalmadığına göre çıka bilirsin
Felix: İzin vermesen çıkamayacaktım sanki
Han: Çıkamazdın
Felix: Minho hyung-
Han: Tamam tamam, git
Ofisten çıkıp eve gittim. Bazı işlerimi hall edip odamdaki eşyalarımı toplamaya başladım. Eşyaları kolilere koymaya başladım. Kırılan eşyaların etrafına sunger ya da ona benzer yumuşak bir şeyler koyup yerleştiriyordum. Sıra çekmecemdekileri almaya geldi. En alt gözünü açmak isterken kilitli olduğunu fark ettim. Anahtarı nerdeydi ki? Biraz etrafa bakındım, diğer şeyleri toplarkende anahtar ile karşılaşmamıştım. Aklıma eski deri ceketimin cebinde ola bileceği geldi. Ceketin ceplerini kontrol etmeye başladım ve düşündüğüm gibi ordaydı. Anahtarı sokup kilidi açtım. İçindekileri çıkarmaya başlarken gözüme bir zarf çarptı. Lanet olsun ben bunu atmamış mıydım? Zarfı açıp içine baktım. Kolye..mektup..tutulmayan sözler, o hâlâ yoktu. Bu ondan aldığım son şeydi başka onun hakkında ne bir şey duymuştum ne de görmüştüm. Yine yalan söylemişti. İstemsizce gözlerim dolmuştu ama vakit kayb edemezdim. Minho hyungu sinirlendirmek istemiyorum. Alıp çantamın içine koydum... Sonunda bitmişti, yarın gidecektik
...
Minho: Umarım artık işe gecikmezsin ve Han da bana şikayet etmeyi bırakır
Felix: Uykum ağır be-
Sözümü kesip elindeki süngeri bana atmıştı
Minho: Uykusu ağırmış
Felix: Büyük oda benim değil mi?