trente-quatre

322 12 304
                                    

evet... biliyorum şaşırdınız... ancak 34. bölümle karşınızdayız

evet biraz hızlı oldu, ama dayanamadım yazar yazmaz paylaşayım dedim.

fazla uzatmıyorum, iyi okumalar güzellerim

-⤝♆*♆*♆⤞-

"Harold... hadi uyan..." dedi Odette yatağın kenarına otururken. Harold'ın saçları uzamıştı, dalgınca parmaklarını arasından geçirdi ve buklelerinin yumuşaklığını hissetti. İçinde korkunç bir sarsıntı meydana gelirken titrek bir soluk verdi. Bu da neydi böyle... saçlarına dokundu diye içi gitmişti. Ağlamak istiyordu, Harold'ı bu kadar seviyor muydu? Ne zamandır?

Ağlamamak için gözlerini kırpıştırırken konuştu, "Hadi... gitme vakti geldi."

Harold uyumaya devam edince ağlamamak için titreyen dudaklarıyla eğilip adamın yanağına bir öpücük kondurdu, "Cornwall Dükü... Düşesinizi sinirlendirmeyin."

Harold hafifçe gözlerini araladı, "Düşesim..."

Odette kendini tutamayıp güldü, onu uyandıranın bu olduğuna inanamıyordu.

"Tembel herif..." diye homurdandı, "Öğlen oldu. Hadi... artık dönmemiz gerek."

Harold bir anda gününe güneş gibi doğan karısına baktı. Güzel yüzünü, gözlerini... onu izledi. Dudağını yaladı hafifçe... olağanüstüydü... cam gibi parlayan, buz mavisi irislerine baktı. Bir zamanlar ardını göstermezdi bu gözler sanki, şimdi hiç olmadığı kadar şeffaftı ona karşı. Bu güzelliğin karşısında derin bir soluk verdi, güneş ışığını yakalayınca gözleri bir başka bakıyordu. Harold buna bayılıyordu.

"Tüm gece beni yatağınıza kabul eden sizdiniz, düşes hazretleri..." diye mırıldandı, Harold, "Önce sarhoş edip, sonra kendinize hayran bırakıp, sonra yine güzelliğinizle sarhoş ettiniz beni... beni tembellikle suçlamayın, gördüğü en güzel rüyadan uyanmak istemeyen bu zavallı adama acıyın."

"Seni kurnaz herif..." dedi Odette gülerken, "Kelime cambazı seni, yine büyünü yaptın kelimelerinle..." diye mırıldandı, "Ancak beni kandıramadın. Hadi kalk... kahvaltı edelim."

Hafifçe ofladı, Harold. Karısıyla önceki gecenin devamını yaşamaya hevesliydi... ancak bunun şimdi olmayacağı aşikardı.

Odette önce kocasının giyinmesine yardım etti. Tahmin edilebileceği üzere Harold hiç rahat durmamış ve her fırsatta karısına sokulmuştu. Odette de söz konusu Harold olunca hem yumuşuyor hem de sinirleniyordu. Yine de tüm bu giyinme mevzusu olması gerekenden uzun sürmüştü. Evin çalışanları içinse bu alışıldık bir durumdu.

Normal bir gün şöyle oluyordu: Genelde Odette, Harold'dan önce uyanıyordu. Bunun birçok farklı nedeni vardı... ancak asıl mesele tembel bir düşes diye anılmamaktı. Ve bir de... sanırsa çalışanlardan utanıyordu. Zira her yatak odasından çıktığında yüzlerinde o ikisinin ne halt yediklerini çok iyi bildiklerini belli eden gülümsemeler oluyordu. O henüz uyanıp kendine gelemeden odaya dalmalarından çok korkuyordu, Odette. Onu uyandırmaya gelebilirlerdi. Hiç olmamış bir şey de değildi, geçen haftalarda bir gün odanın ortasındaki sıcak küveti içeri taşıdıklarında Odette uyuyordu. Pekâlâ, itiraf etmesi gerekirse pek uyunacak türden bir saat değildi, ancak Harold hazır evde değilken biraz uyuyabileceğini düşünmüştü. O gün Harold avlanmak için çıkmıştı, çıkmadan önce de birbirlerini güzelce sevmişlerdi. Harold, Odette'in bir duşa hayır diyemeyeceğini düşünüp böyle bir emir vermişti. Sonucunda da Odette uzun süre kıpkırmızı yanaklarla dolaşmak zorunda kalmıştı.

Özetle, Odette erken uyanmaya özen gösteriyordu. Ardından önce mutfağa iniyor, kahvaltılıkları kontrol ediyordu. Bu esnada güne bir muzla başlıyordu, bazen işlere bir el attığı da oluyordu.

mon chéri | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin