Jungkook gideli üç saat olmuştu ve ben çok fazla üşüyordum üşümemin yanında ağrılarda vardı bana hemen geleceğim demişti birazdan gelicek yalnız olmayacağım.
" acı içinde sevdiğini bekleyen bir taehyung en sevdiğim manzara bu olmamalı" kafamı kapının ordan sesin geldiği yöne doğru çevirdim o tarafta ne olduğunu bilsemde, yinede oraya doğru baktım ne kadar nefret etsemde o tarfa baktım.
"ah bana öyle bakma ben bunları yapmadım şu jungkook hani senin karanlığının ışgı olan jungkook yapıt ona böyle bakmalısın"
"hani seni mutlu eden kişi"
"seni bu acınası hayattan kurtaracak kişi"
" seni mutlu eden kişi-"
"k-kes sesini!" titrek ve yorgun sesimle ne kadar bağıra biliyorsam bağırmıştım " o-o lanet olası çeneni kapat yalnız bırak beni yeter" güçlü bir kahka atarak o iğrenç dişlerini gösterecek kadar iğrenç bir kahka attı"sen demiyormuydun yanlız kalmak istemiyorum diye"
Kapının açılmasıyla içeriye güneş ışgı girmişti tabi ardından jungkook ve o iki adam "lanet olası şey seni " jungkook girer girmez sert ve kızgın sesiyle konuştu
" neden bağırıyorsun. Ben sana daha çok bağır diyince bağırmayıpta şimdimi bağırıyorsun!" bana doğru hızlıca adımlarken refleks olarak gözlerimi sım sıkı kapatım yine benim dokunmaya kıyamadığım elleriyle bana zarar verecek diye korktum.
Saçlarımı sertçe tutarak hızlıca geriye doğru çekti" şu yüzüne bir bak iğrenç gözüküyorsun "saçımdaki ellini çekerek bileklerimdeki ipi çözmeye başladı saç diplerindeki ağrı sanki kat be kat artıyordu.
Bileklerimdeki ipi tamamen çözdükten sonra bir etini daha iyileşmemiş soğuk belime soğuk olan ellerini yerleştirdi diğer elinde diz kapaklarımın altına yerleştirerek beni kucağına aldığı gibi bende ellerini boynuna dolandım. "size napacagınızı biliyorsunuz" adamlar kafa salyarak onaylandıktan sonra jungkook çıksa doğru ilerlemeye başladı ben ise kafamı jungkookun göğsüne yaşayarak hem o cenneti andıran kokusunu içime çektim, hem de kalp atışlarını dinledim.
Bu bile benim ağrılarım yok edecek kadar güzeldi ama bir o kadarda acıydı.
Kapıyı açtıktan sonra göze gelen güneş ışığıyla gözlerimi alışması için bir kaç dakika dinlendirdikten sonra yavaşça açtım jungkook öndeki siyah arbaya doğru ilerliyordu kaç gündür ve ya kaç haftadır buradaydım artık beni öldürmek için mi götürüyordu eğer öyleyse mutlu orludum ama sevdiğim adamın beni öldürmesi acınasıcaydı.
Kulağıma doluşan kedi sesiyle kafamı o tarafa doğru çevirdim annesinin yanında oyun oynayan üç kedi yavrusu. Buruk bir gülümseme takındım dudaklarıma
Jungkook kapsı açık olan ön koltuğa yavaşçana beni yerleştirmişti.
Emniyet kemerini de taktıktan sonra saçlarıma o güzel kiraz dudaklarıyla bir o kadar yumuşak bir öpücük kondurmuştu bu beni o kadar güzel hissetirdi ki bu kadar acı verdikten sonra neden bu kadar güzel davranıyordu ki.Kapıyı kaptıktan sonra kendisi de şoför koltuguna oturarak arabayı çalıştırmadan önce arka koltuğa uzanarak bir poşeti bana uzatı" bunaları ye yoksa giderek daha çok çirkin olacaksın ve ben çirkin şeylerden nefret ederim poşeti kucağıma koyduktan sonra arabayı çalıştırdı.
Beni buraya getirdikten sonra sadece su vermişti ama benim için sıntı olmuyordu çünkü yemek yemeyi hiç sevmiyordum
"cabu ye birsin içinde uyku hapı var ve sakın bir parça bilene bırakma"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deceived
Teen FictionKaranlığından kurtulmak için ışığına sığındı taehyung, lakin ışığında yok olmak istemedi.