32.Bölüm

72.5K 6.5K 821
                                    

📍Hoş geldiniiiiiiizzzzzzzz

Yine hoşuma kaçan bir bölümle ben de gelmişem.

Sınırımız 3k yine

Ayy Kpss'm var bana dua eder misiniz bilmediklerimi de yapabileyim amin nslsldld

Keyifli okumalar canimleer ❤️❤️

*******
32.Bölüm

*******

Bu adamı sarıp sarmalamalı, odaya koyup daha da dışarı salmamalıydı. Öyle şakasına da değil, sahiden.

Derince, tekleyen bir nefes çekti ciğerlerine, dolu gözlerinin üzerine parmaklarını bastırıp kuruladı, "Allahım ya.. Gidip ısırıcam milletin içinde bu adamı görecek o zaman gününü."

Pencereyi kapatmaya gönlü elvermedi, biraz da ayrılamadı eğilip eğilip baktı tavukların kümesine de binbir emekle büyüttüğü çiçeklerine de.

İçinden sessiz sedasız bir de şükretti.

Çabuk kaybederdi Hasret, o yüzden Hamza'yı kendine bile dillendirmek istemiyordu bazen.

Hızlıca içeri geçip epeyce beklettiği adama kahvesini yaptı köpürte köpürte. Hamza'nın dün doldurduğu dolaplardan ikramlık çıkardı birsürü.

Kendi malı gibi yiyebilirdi. Yarasın yarasın diye sırtına da vururdu.

Düşündüğüne güleceği sırada öğretmenin tuhaf bakışlarını üzerinde hissetti. Bu kadın kendisinden biraz biraz korkmaya başlamış olabilirdi. Elinde tuttuğu kitaba sarılacak gibi durmasının başka açıklaması yoktu çünkü.

"Aman, o ödlekse bana ne."

Yine kendi kendine konuştuğunu duyan kadının yavaşça mutfaktan sıvışmasıyla dudaklarını bastırdı gülmemek için, cevizli lokumları güzelce dizip en son üzerini başını düzeltti.

Birazdan Hamza'ya canının dut çektiğini de söyleyecekti. Öyle milletin ortasında boynuna atlayıp da teşekkürünü edemezdi. Yaklaşması, sarılması, hiç öpüp sevmeden bir an kokusunu soluyup huzuru tatması gerekiyordu kollarında.

Kahvelere dikkat ederek evin kapısını açıp çıktı, iki merdiveni indi. Hamza bıraktığı yerde oturuyor, ama çatık kaşları ve iki üç esnafın olduğu tarafa doğru kitlenmiş bakışlarıyla bıraktığından daha sert duruyordu.

Boğazını temizledi fark edilmek ister gibi. Kendisinin olduğu yerde Hamza dünya yansa başını çevirip de bakmasın isterdi.

Hasret bakmazdı çünkü, üstüne yakışmazdı belki ama huyuydu işte. Küsünce çevirirdi sadece başını.

"Huyum suyum bile güzel, değerimi bilsin tabi." dedi kendini pohpohlayarak.

Derinlerde bir yerde Hamza'nın yaptıklarının mahcubeyeti bastırıp duruyor, ağzından dışarıya da böyle çıkıyordu. Ama dillendirmemek lazımdı ortalık yerde, daha kendine bile söyleyememişti bu durumu çünkü Hasret.

Salına salına yürüdü Hamza'nın bakışları altında. Adamın az önceki ifadesi çözülmüş, beğeni dolu yumuşak bakışları gelmişti yerine. Ve sanki sahibiymiş gibi genişçe oturduğu sandalyede pek bir heybetli duruyordu.

KÖYGÖÇÜRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin