21-h

589 94 140
                                    

"Kapı çalıyor, birini mi bekliyodun?"

"Evet Jeongin gelicekti, ben gidip açarım."

Hazırlandıktan sonda Yeji ile bahçeye çıkmıştık, oturup sohbet ediyorduk.

Telefonumu cebime koyup bahçe kapısından içeri girip koşmaya başlamıştım. Normalde ben Jeonginlerin evinin önüne giderdim Jeongin ilk kez almaya gelmişti bekletmek istemiyordum.

Kapıyı açtığımda tüm güler yüzüyle bana bakıyordu.

"Merhabaa."

Elini sallamıştı.

Konuşmasını  çok istiyordum.

En çokta şarkı söylemesini.

"İstersen direkt dışarı çıkalım ya da bizim evde oyalanabiliriz fark etmez."

eliyle dışarıyı göstermişti, sanırım gitmek istediği bi yer vardı.

"Tamamm, peki nereye gidelim?"

"Parka." konuşması gereken yerde elleriyle anlatması oldukça zoruma gidiyordu. Jeongine bunları yaşatan insanlar gerçekten yaşamayı hak edemezlerdi.

Birlikte parka doğru yürürken arada bir Jeongine sorular soruyordum. Onunla olmak çok hoşuma gidiyordu, beni gerçekten mutlu ettiğini hissedebiliyordum.

Parka geldikten sonra ilk tanıştığımız banka oturup öylece etrafı izlemiştik.

"İnnie sana dondurma almamı ister misin? Yine üstüne dökerim."

Gülmüştü, bi insanın dişleri bile bu kadar güzel olabilir miydi?

Oturmaya devam ederken Jeongin aniden elleriyle karışıyı göstererek koşmaya başlamıştı, ne olduğunu anlamadım ama yine de arkasından koştum. Jeongin bi çicekcinin önünde durmuş, vitrindeki mor mavi orkidelere bakıyordu. Sonrasında bana dönerek anlatmaya başlamıştı.

"Hyunjin bak orkideler, çok güzel değil mi?"

İlk zamanlarımızdan beri orkideyi çok seviyordu, sürekli bana orkide diyordu ama anlamını hâlâ söylememişti. İnternete bile bakmıştım fakat hiç bir şey yazmıyordu.

"Jeongin sana orkide almamı ister misin? Çok seviyosun."

Başını sağa sola sallayıp geri elleriyle konuşmaya başladı.

"Hayır zamanı değil, ayrıca senin bana almana gerek yok. Ben sana almalıyım."

"Neden."

"Zamanı gelince anlamı ile birlikte anlatırım, söz. Şimdi dondurmacıya gidelim mi?"

Başımı sallamıştım. Ne kadar ısrar edersem ediyim her seferinde zamanı gelince diyordu. Tekrar yürüyüp ilk tanıştığımız zaman gittiğimiz dondurmacıya gidip klasik menüyü seçmiştik. Jeongin çilek vanilya, ben limom karadut alıp boş masaların birine oturmuştuk.

Dondurmalarımızı yerken aslında ona  demekten çekindiğim ama eğer demezsem içimde kalıcak teklifi sunup sunmamakta kararsız kalmıştım.

Çünkü eğer dersem ve kabul ederse dolaylı yoldan öpüşücektik.

Hemde bu sefer o da istemiş oluncaktı.

"Jeongin dondurmamın tadına bakmak ister misin?"

Jeongin aniden yaladığı dondurmasını bırakıp bana bakmaya başladı. Bunu dememem lazımdı sanırım.

"Yanlış anlama yani farklı tat olsun diye hani istemiyosan..."

Jeongin sözümü yarıda bırakıp dondurmama uzanmıştı. Limonlu kısmından yavasca yalıyordu.

"Jeongin biraz daha hızlı yala yeriyor."

Bunu dememle ortam daha da garipleşmişti. Daha hızlı yalayıp yerine çekilmişti, daha sonrasında kendi dondurmasını yavaşça bana uzatmıştı.

Yalamamı mı istiyordu?

Yalarım, sonuçta kalp kırmak kabeyi yıkmak gibidir.

Dondurmasını yalayıp gülmüştüm. Jeongin de gülünce şu garip atmosfer dağılmıştı.

Kendi dondurmamın limonlu yerini yalayınca daha da tatlı gelmişti.

Jeonginin dudakları yüzünden mi böyleydi?

Çok sevmiştim.

Dondurmalarımızı da yedikten sonra dükkandan çıkıp yürümeye devam ettik. Çok öpesim gelmişti, çok öpülesi duruyordu.

"Jeongin seni öpebilir miyim?"

♡♡♡♡

finale adim adim☹️

kontrol etmeden atiyorum sey yapmayin

//sessizlik

sessizlik , hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin